Hem yol boyunca hem de geldiğimizde poyraz deli gibi esiyordu .
Akşam yoruldu mu yoksa bize mi acıdı bilemiyorum. Saat 23.00 gibi aniden durdu. Assos'ta akşam oldu.
Ay hilalden yarım aya dönmüştü ve ay ışığının yakamozu denizi bir bıçak izi gibi kesiyordu.
Bütün gökyüzü karanlığına gömülmüştü. Sayabildiğim yüzden fazla yıldız ayaktaydı. Midilli sadece 12 kilometre karşıda ama bir dünya kadar uzaktaydı. Işıkları çoktan yanmıştı. Ama yine de çok mutsuz ve sönüktü tıpkı Yunanlı dostlarım gibi.
Derken uzaklardan bir ses gelir gibi oldu. Hem de müzik sesiydi. Açıkçası Eftelya diyecek diye daha bir dikkatle süzdüm sesi. Ne yazık ki değildi kaldığımız otelin diskosunda popüler müziklerden birisi çalıyordu. Oysa Eftelya deseydi ne güzel olacaktı.
Derken yanıma yaklaşan garson Diyarbakır şivesi ile "bir şey istersin abi" deyince genelde yapmadığım ve yapana da kızdığım bir şeyi ona yapmış oldum.
Nerelisin sen, bir çay içerim ama kaçak mıdır, dedim.
Güldü Diyarbakırlıyım derken "ne gezer abi buralarda kaçak ama sana demli bir çay getireyim" dedi. Göz bakışı anlaştık.
O çayı getirirken ben düşündüm.
Kürt genci ne yapar ya dağa çıkar gerilla olur ya da gelir buralarda amelelik yapar. Yok mudur? Onun hayalleri????
Sonra çay geldi. Dur az gitme dedim.
Ne kadardır buradasın "3 hafta oldu yeni geldim". Otele girerken de bir başka Diyarbakırlı'ya rastlamıştık. Ona da sormuştuk ve "staj yapıyorum" demişti . Giresun'dan gelmiş. "Üniversite öğrencisiyim reklam ve halkla ilişkiler okuyorum" demişti . Ona sende mi yoksa stajyersin dedim. "Ne gezer abi ben liseyi bile zor bitirdim. Burdaki herkesi öyle sanma yokluktan buradayız yoksa bizde sizin gibi şezlongda yatmayı denize girmeyi de biliriz" dedi.
Ne diyeceğimi bilemedim.
Neredeyse getirdiği çay boğazımdan geçmeyecekti. Hoş içmesem bu kez ona ayıp etmiş olacaktım. Çayı içerken bir emrin var mı abi deyince de kızdım.
Tabi ki o kızgınlığımın nedenini anlamamıştı ve meraklı gözlerle baktı niye kızdım diye kızmış ve ona kimseye başka bir emrin var mı deme illa diyeceksen başka bir şey istermisiniz de diye kızmıştım.
Üzülür gibi oldu ve gitti. Sonra 3 kişi ile birlikte geldi. Bu Mardinli bu Urfalı ve bu da Diyarbakırlı abi dedi.
Saat epeyce ilerledi ve kafamda dönenlerle onlardan izin istedim.
Bu kez yüzümü Behramkale'ye yani Assos'a döndüm.
Gündüz yorulmuştum ve uyuyayım sonra devam ederim diye düşünüp kafamı yastığa koydum ve uyudum.
Dur dur uyudu isem bunları kim yazdı???
Otel odasının balkonundan şimdi Assos'a doğru bakıyorum ve düşünmek istemiyorum.
Giresun'da okuyan demişti ki abi para bulursam bir seyahat acentası açmak istiyorum.
Ama çok zor yinede okulu bitireyim önce...
Aileden gelecek bir şey yok ben yaparsam yapıcam da demişti.
Uzaktan ışıldayan lambalara baktım epeyce...
Sessiz ve sedasız orada kaç ev var şimdi?
Yanan sokak lambaları mı?
Yoksa bu çocukların hayalleri miydi?
Hem zaten poyraz yine başladı.
İyisi mi gidip uyumalı herşeyden uzak????