Cumhurbaşkanı’na mı Başbakan’a
mı kulak vereceğiz?
Başbakan Rize’de Sanko Holding’e ait HES’in açılışını
yapmadan ince YARSAV’a çatıyor ve “bu örgütü başka yöntemlerle ele almak
gerekir” diyordu. “Bizim yargıya saygımız sonsuz ama bunlar nasıl yargıçlar
anlamak mümkün değil demekteydi. Yargı kararlarına saygı göstermek gerekir
demekteydi.” Ama anlaşılan Başbakan’ın kararlara saygı gösterebilmesi için
birkaç şeye ihtiyacı vardı. Bunlardan ilki yargıçlar kendi istediği gibi olacaktı,
ikincisi ya yargı karar vermiş olmalıydı ya da kendisini yargı yerine koyup
başbakan karar vermiş olmalıydı yoksa daha davası devam eden santrali açarak
neden yasaları ve hukuku çiğnesindi. İkincisi yargıya konu olan şey sermayenin
ayağına bağ olmamalıydı. Rize’de açılışta “Bazı çevreci adı altında tipler
gruplar çıkıyor yalan yanlış bilgilerle vatandaşımı yanıltıyorlar. Akarsular ve
dereler satıldı diyorlar. Bunlar tamamen dört dörtlük yalan.” derken fikrini
serdediyordu.
Şimdi de gözümüzü Rize’den İstanbul’a Boğaziçi’ne çevirelim.
12 ülkeden 130 sporcunun yarışacağı 2.Cumhurbaşkanlığı Yelken Yarışları için Fenerbahçe
Burnu'nda düzenlenen törende konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Yelkenleri
görüyoruz ama ufukta tankerler var. Bu tankerler İstanbul Boğazı'ndan geçiyor.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey söz konusu değil. Tabii ki hukuki konular
söz konusu olunca bazı şeyleri engellemek mümkün değil. Ama hukukun ötesinde
çevre bilinci, insanların saygısı ve sorumluluk duyguları bazen hukukun da üstüne
çıkabiliyor. Hukukun engellemediği yanlışlıkları engelleyebiliyor. Sivil toplum
örgütlerini, çevre kuruluşlarını, basını bu konuda daha fazla duyarlı olmaya;
İstanbul'u, Boğaz'ı bu tankerlerden uzak tutmaya çalışmak için bir gayrete
davet ediyorum" diye konuşuyordu.
Biliyorsunuz referandum yakında şimdi merak ediyorum
Cumhurbaşkanı’na mı? Başbakan’a mı? Hayır diyeceğiz. Başbakan bazı çevreci
tipler ülkeye engel oluyorlar derken Cumhurbaşkanı çevrecileri göreve
çağırıyor. Yoksa bunlar bizim bildiğimiz çevrecilerden değil mi? Belli mi olur
her şeyin ikizini yaratan bu iktidarın belki de kendi çevrecileri vardır. Belki
Cumhurbaşkanı onları göreve çağırıyordur. Biz yanlış anlıyoruzdur.
Rize’de Başbakan HES’i açarken en çok alkışlayan Enerji
Bakanı Taner Yıldız, EMO'nun elektrik dağıtım ihalelerini yargıya taşıyacağı açıklamasına
sert tepki göstermiş. "Kimse Türkiye'ye ayak bağı olmasın" diyen
Bakan Yıldız, "Elektrik dağıtım özelleştirmeleri bir varlık satışı değil
sadece elektrik dağıtım hizmetinin özel sektör eliyle yürütülmesidir. Aklına
estikçe mahkeme gidenlerle uğraşmamız lazım." buyurmuş. TBMM Enerji
Komisyonu Başkanı Hasan Ali Çelik ise, "Nedense ülke yararına olan bu
özelleştirmelerde daima 'İstemeyiz' diyen bir grup var. Ülke yararına bu
faaliyetlere karşı çıkmak ülke kalkınmasına karşı çıkmaktır" demiş. Tabi olay bu kadarla kalmıyor. Tüm bunlar
olurken bugünün (13.08.2010 Sabah Gazetesi) gazetelerinde patronlar da konuşmuşlar.
Ağaoğlu Şirketler Grubu Başkanı Ali Ağaoğlu, Başbakanı’ndan bile cevval diyor
ki “Türkiye’nin kalkınması ve gelişmesi için sivil toplum örgütlerinin
faaliyetlerinin 10 yıl süreyle kapatılması gerek” buyurmuş. Bu fikir size
tanıdık geliyor mu? Başbakan’da YARSAV için benzeri sözleri söylememiş miydi?
Bakın MMEKA yani Karamehmet’in ortağı Mehmet Kazancı neler demiş, “Davalar
özelleştirme süreçlerini uzatıyor”. Son dönemde yıldızı parlayan inşaat şirketi
Varyap’ın Varlıbaş Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Varlıbaş, “Bu davalar haklı
ya da haksız devletin ekonomisini ve şirketleri büyük zarara uğratıyor,
süreçleri yavaşlatıyor. Davayı açanların haksız olduğu durumda devleti ve
şirketleri uğrattıkları zararı tazmin
etmeleri yönünde düzenleme yapılmalı.”hükmetmiş. Bakın en son sivil toplum
örgütleri ne zaman kapatılmıştı? Kimler kapatılmasını istemişti? Hatırlıyor
musunuz? 12 Eylül 1980’de faşist darbede. Aradan geçen 30 yıl ve Başbakan şimdi 12 Eylül ile hesaplaşacağını ileri
sürüyor. 30 Yıl önce patronlar söylemiş
askerler yapmıştı, şimdi yine patronlar söylüyor Başbakan’a yapmak düşüyor. İktidar
Türkiye’yi bu patronlarla geleceğe taşımıyor mu? Kolay mı? Bunca ağız birliği,
dil birliği, akıl birliği başka türlü nasıl olacak? Hem zaten necip Türk
Müteahhit ve patronları son derece isabetli ve doğru kararları hep vermiyorlar
mı? Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin(ÇED) ilk çıktığı günden bu
yana yer seçimlerinde %98 doğrulukla karar vermemişler mi?
Velhasılı kelam;
1. 12 Eylül Referandumunda Başbakan’a
hayır diyeceğiz. Çünkü 12 Eylül’le hesaplaşamayacağını biliyoruz ve yatırımlar, özellikle uygun olmayan yerlere
yapılmak istenen yatırımlar konusunda bizim gibi düşünen insanların hukuka
başvuru yollarının ortadan kaldırılmasına engel olacağız. İki vesayet arasında
kırk katır mı kırk satır mı tercihi yapmak yerine başka bir dünya mümkün
diyeceğiz.
2. Sorunu sivil toplum örgütlerini
kapatma tehdidiyle çözmeyi önerenlere inat vesayetin her türüne karşı
çıkacağız. Darbeleri sadece askerlerin yapmadığını, faşizmi sadece elinde silah
olanların kurmadığını bileceğiz. Patronların itiraz edenleri yok etme
yöntemlerinin geçerli olmadığı bir ülke isteyeceğiz ve mücadele edeceğiz.
3. Başbakan, Cumhurbaşkanı karşısında
nasıl bir tutum sergileyecek araları bozulur mu bilemeyiz? Ama
Cumhurbaşkanı’nın çevrecilere olan davetine icap edecek ve her şeye burnumuzu
sokmaya devam edeceğiz.
4. Tek amacı kar elde etmek olan ve ülke
toprağının değerini dolarla ölçen, kalkınma denilen aldatmacanın kendi
yatırımlarından başka yollardan geçebileceğini her nedense düşünemeyen necip
Türk patronlarına yatırım yeri seçiminde daha dikkatli nasıl olacaklar
göstereceğiz.
5. Havamızı, suyumuzu, toprağımızı ve
canımızı koruyacağız. Özellikle bu iktidar tarafından başörtüsü ve inanç
temelinde özendirilen insan hakları yanında doğanın da hakları olduğunu,
Rize’de yaşam alanı bozulduğu için üreme alanı kalmadığı için bölgeden kaçan
Atmaca’nın yaşam hakkını savunmaya, kirlenen gölde nefes alamayan Turna’nın
yaşamını desteklemeye devam edeceğiz.
6. Yani Enerji Bakanı’nın söylediği gibi
ayak bağı, başka bir Bakan’ın söylediği gibi çıkıntılık yapan olacağız.
Başbakan’a pankart yazan Rize köylüsü gibi Nineme, Dedeme ve Dereme Dokuma
demeye Havama, Suyuma, Toprağıma, Geleceğime, Ülkeme dokunma demeye devam
edeceğiz.