13 Ağustos 2010 Cuma

TERCİHİMİZ KİMDEN YANA OLACAK


Cumhurbaşkanı’na mı Başbakan’a mı kulak vereceğiz?

Başbakan Rize’de Sanko Holding’e ait HES’in açılışını yapmadan ince YARSAV’a çatıyor ve “bu örgütü başka yöntemlerle ele almak gerekir” diyordu. “Bizim yargıya saygımız sonsuz ama bunlar nasıl yargıçlar anlamak mümkün değil demekteydi. Yargı kararlarına saygı göstermek gerekir demekteydi.” Ama anlaşılan Başbakan’ın kararlara saygı gösterebilmesi için birkaç şeye ihtiyacı vardı. Bunlardan ilki yargıçlar kendi istediği gibi olacaktı, ikincisi ya yargı karar vermiş olmalıydı ya da kendisini yargı yerine koyup başbakan karar vermiş olmalıydı yoksa daha davası devam eden santrali açarak neden yasaları ve hukuku çiğnesindi. İkincisi yargıya konu olan şey sermayenin ayağına bağ olmamalıydı. Rize’de açılışta “Bazı çevreci adı altında tipler gruplar çıkıyor yalan yanlış bilgilerle vatandaşımı yanıltıyorlar. Akarsular ve dereler satıldı diyorlar. Bunlar tamamen dört dörtlük yalan.” derken fikrini serdediyordu.
Şimdi de gözümüzü Rize’den İstanbul’a Boğaziçi’ne çevirelim. 12 ülkeden 130 sporcunun yarışacağı 2.Cumhurbaşkanlığı Yelken Yarışları için Fenerbahçe Burnu'nda düzenlenen törende konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Yelkenleri görüyoruz ama ufukta tankerler var. Bu tankerler İstanbul Boğazı'ndan geçiyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey söz konusu değil. Tabii ki hukuki konular söz konusu olunca bazı şeyleri engellemek mümkün değil. Ama hukukun ötesinde çevre bilinci, insanların saygısı ve sorumluluk duyguları bazen hukukun da üstüne çıkabiliyor. Hukukun engellemediği yanlışlıkları engelleyebiliyor. Sivil toplum örgütlerini, çevre kuruluşlarını, basını bu konuda daha fazla duyarlı olmaya; İstanbul'u, Boğaz'ı bu tankerlerden uzak tutmaya çalışmak için bir gayrete davet ediyorum" diye konuşuyordu.
Biliyorsunuz referandum yakında şimdi merak ediyorum Cumhurbaşkanı’na mı? Başbakan’a mı? Hayır diyeceğiz. Başbakan bazı çevreci tipler ülkeye engel oluyorlar derken Cumhurbaşkanı çevrecileri göreve çağırıyor. Yoksa bunlar bizim bildiğimiz çevrecilerden değil mi? Belli mi olur her şeyin ikizini yaratan bu iktidarın belki de kendi çevrecileri vardır. Belki Cumhurbaşkanı onları göreve çağırıyordur. Biz yanlış anlıyoruzdur.
Rize’de Başbakan HES’i açarken en çok alkışlayan Enerji Bakanı Taner Yıldız, EMO'nun elektrik dağıtım ihalelerini yargıya taşıyacağı açıklamasına sert tepki göstermiş. "Kimse Türkiye'ye ayak bağı olmasın" diyen Bakan Yıldız, "Elektrik dağıtım özelleştirmeleri bir varlık satışı değil sadece elektrik dağıtım hizmetinin özel sektör eliyle yürütülmesidir. Aklına estikçe mahkeme gidenlerle uğraşmamız lazım." buyurmuş. TBMM Enerji Komisyonu Başkanı Hasan Ali Çelik ise, "Nedense ülke yararına olan bu özelleştirmelerde daima 'İstemeyiz' diyen bir grup var. Ülke yararına bu faaliyetlere karşı çıkmak ülke kalkınmasına karşı çıkmaktır" demiş.  Tabi olay bu kadarla kalmıyor. Tüm bunlar olurken bugünün (13.08.2010 Sabah Gazetesi) gazetelerinde patronlar da konuşmuşlar. Ağaoğlu Şirketler Grubu Başkanı Ali Ağaoğlu, Başbakanı’ndan bile cevval diyor ki “Türkiye’nin kalkınması ve gelişmesi için sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin 10 yıl süreyle kapatılması gerek” buyurmuş. Bu fikir size tanıdık geliyor mu? Başbakan’da YARSAV için benzeri sözleri söylememiş miydi? Bakın MMEKA yani Karamehmet’in ortağı Mehmet Kazancı neler demiş, “Davalar özelleştirme süreçlerini uzatıyor”. Son dönemde yıldızı parlayan inşaat şirketi Varyap’ın Varlıbaş Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Varlıbaş, “Bu davalar haklı ya da haksız devletin ekonomisini ve şirketleri büyük zarara uğratıyor, süreçleri yavaşlatıyor. Davayı açanların haksız olduğu durumda devleti ve şirketleri uğrattıkları  zararı tazmin etmeleri yönünde düzenleme yapılmalı.”hükmetmiş. Bakın en son sivil toplum örgütleri ne zaman kapatılmıştı? Kimler kapatılmasını istemişti? Hatırlıyor musunuz? 12 Eylül 1980’de faşist darbede. Aradan geçen 30 yıl ve Başbakan  şimdi 12 Eylül ile hesaplaşacağını ileri sürüyor.  30 Yıl önce patronlar söylemiş askerler yapmıştı, şimdi yine patronlar söylüyor Başbakan’a yapmak düşüyor. İktidar Türkiye’yi bu patronlarla geleceğe taşımıyor mu? Kolay mı? Bunca ağız birliği, dil birliği, akıl birliği başka türlü nasıl olacak? Hem zaten necip Türk Müteahhit ve patronları son derece isabetli ve doğru kararları hep vermiyorlar mı? Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin(ÇED) ilk çıktığı günden bu yana yer seçimlerinde %98 doğrulukla karar vermemişler mi?
Velhasılı kelam;
1.    12 Eylül Referandumunda Başbakan’a hayır diyeceğiz. Çünkü 12 Eylül’le hesaplaşamayacağını biliyoruz ve  yatırımlar, özellikle uygun olmayan yerlere yapılmak istenen yatırımlar konusunda bizim gibi düşünen insanların hukuka başvuru yollarının ortadan kaldırılmasına engel olacağız. İki vesayet arasında kırk katır mı kırk satır mı tercihi yapmak yerine başka bir dünya mümkün diyeceğiz.
2.    Sorunu sivil toplum örgütlerini kapatma tehdidiyle çözmeyi önerenlere inat vesayetin her türüne karşı çıkacağız. Darbeleri sadece askerlerin yapmadığını, faşizmi sadece elinde silah olanların kurmadığını bileceğiz. Patronların itiraz edenleri yok etme yöntemlerinin geçerli olmadığı bir ülke isteyeceğiz ve mücadele edeceğiz.
3.    Başbakan, Cumhurbaşkanı karşısında nasıl bir tutum sergileyecek araları bozulur mu bilemeyiz? Ama Cumhurbaşkanı’nın çevrecilere olan davetine icap edecek ve her şeye burnumuzu sokmaya devam edeceğiz.
4.    Tek amacı kar elde etmek olan ve ülke toprağının değerini dolarla ölçen, kalkınma denilen aldatmacanın kendi yatırımlarından başka yollardan geçebileceğini her nedense düşünemeyen necip Türk patronlarına yatırım yeri seçiminde daha dikkatli nasıl olacaklar göstereceğiz.
5.    Havamızı, suyumuzu, toprağımızı ve canımızı koruyacağız. Özellikle bu iktidar tarafından başörtüsü ve inanç temelinde özendirilen insan hakları yanında doğanın da hakları olduğunu, Rize’de yaşam alanı bozulduğu için üreme alanı kalmadığı için bölgeden kaçan Atmaca’nın yaşam hakkını savunmaya, kirlenen gölde nefes alamayan Turna’nın yaşamını desteklemeye devam edeceğiz.  

6.    Yani Enerji Bakanı’nın söylediği gibi ayak bağı, başka bir Bakan’ın söylediği gibi çıkıntılık yapan olacağız. Başbakan’a pankart yazan Rize köylüsü gibi Nineme, Dedeme ve Dereme Dokuma demeye Havama, Suyuma, Toprağıma, Geleceğime, Ülkeme dokunma demeye devam edeceğiz.