10 Aralık 2009 Perşembe

PAZAR PAZAR AVATAR!




Deseniz ki rüyanda mı gördün? Derim ki yok yok.
Avatar namlı meşhur üç boyutlu filmi dün iş çıkışı eşim ve oğlumla birlikte izledim. Valla gece rüyama da girmedi. James Cameron abi bu filmi çekmek için 16 yıl beklemiş ama  niye beklemiş anlamakta zorlandım.
Öncelikle belirtmek gerek bu filmin %80’i bilgisayar ortamında yaratılmış, James abi bu nedenle beklemiş olabilir. Gerçek hayatta zor tabi. O kadar ekşın, dağlar tepeler.
Ancak filmden çıkarılması gereken önemli dersler var.
Ders 1. Kainatın hangi noktasında olursanız olun ABD emperyalizmi sizi bulur ve sömürür. Bu kez unobtainum(elde edilemez) breh breh madenin adına bakın. Kilosu milyar dolar, ağabeylerde teknik var, taktik var, silahlar o biçim zaten yerli halk ne anlar bu işlerden.
Ders 2. Dünyada kurtulamadığınız ABD sömürü düzeni  sizi Pandora gezegenine de kaçsanız bulur. Bulmakla kalmaz madenlerinizi yutar ve yerli halka okul açar dil öğretir, sağlık merkezi yapmayı ihmal etmez. Ama bunları yaparken arka planda hep psikopat bir albay vardır ve CIA’nın dünyanın dört bir yanında düzenlediği kontrgerilla operasyonlarında deneyim sahibi olmuştur.  Önde zeytin ağaçları arkasında yar biçiminde Anadolu’da Bedri Rahmi’nin şiiri gibi değildir ABD İYİLİĞİ. Orada kural önce yerlilere iyi davranan biliminsanları arkada otomatik silahlar biçiminde tezahür eder. Sahi ABD, dünyayı bir tür laboratuar olarak kullanıyor olmasın, uzaydaki diğer galaksileri ele geçirince oradaki yerel halkların nasıl canına okuruz babından.
Ders 3. Şimdi bu ABD Emperyali ağabeyler nereden duydular nereden gördüler ve nereden biliyorlarsa Pandora adlı gezegende( Gezegenin adına da bir dikiz reca edelim hepinizden Efsaneye göre, Zeus kendinden ateşi çalıp insanlara veren Prometheus'un kardeşi Epimetheus'a balçıktan yapılmış tanrısal güzellik ve zekaya sahip Pandora'yı eş olarak gönderir. Epimetheus kardeşinin tüm uyarılarına karşı Pandora ile evlenir. Zeus, Pandora'ya evlilik hediyesi olarak topraktan yapılmış, çömlek benzeri bir kavanoz hediye eder ama bu kavanoz asla açılmamalıdır. Bir süre sonra merakına yenilen Pandora, kavanozu açar ve içindeki tüm kötülükler dünyaya yayılmaya başlar... ancak son anda kutuyu kapatır bu da insanların içindeki "umut"tur.kötülüğün yayılmamış olması umudu. Pandora mutsuzluk ve dertlerin olmadığı dünyada yaşar fakat kadına özgü merakına yenilip kutuyu açar.Ama başka bir efsaneye göre de Pandora kutuyu açtığında dünyaya kötülük hakim olur ve Pandora kutuyu kapatırken de kutu Pandorayı esir alır…) geçer. Bu gezegende bulunan çok değerli bir elementi tüm askeri güçlerini kullanarak çıkarmak isterler ve elbette ABD bir şey isterse yapar kardişimmmm. Hikaye aynı hikayedir. Bu kez Epimetheus yerine tanrı Zeus(ABD tabi ki başka kim olacak) belden aşağısı sakat bir askeri (Jake Sully) karşımıza çıkarır. Bakın biz asker sakat bile olsa ona ne biçim görevler verir, Sam Amca olarak sosyal sorumluluk procesi yaparız dercesine. Eeeee tabi ki Pandora’nın yerine de yerli kızı Neytiri, hakketten balçıktan ve topraktan yapılmış tanrısal güzellik ve zekaya sahip olarak filmdeki yerini alarak, Yerlilerin sinirli ama karısına ses çıkaramayan klan şefinin kızı olarak, zengin kız yoksul oğlan manifestosunu da tamamlamayı ihmal etmez.
Ders 4. Tabi ki başka bir şeyi daha belirtmek gerek. Ulan bu yerliler neden hep değerli madenlerin olduğu yerlerde yaşıyorlar ağabeycim yaaa. Niye ABD topraklarında bulunmuyo bu değerli madenler. Neyse efendim film bu minval gidip bilgisayarın grafik ekran çözünürlük gücü ve çift çekirdekli, kuartetli bilgisayar namelerinin yarattığı görsel şahaserliğin içinde bulacağınız pagan yerli inancının çevrelediği doğa dostu bir yerli halk vardır. Kardeşim herifler hem yerli hem pagan ve doğa dostu hem de gitmişler tonlarca unobtainum üzerine çöreklenmişler. Dünyanın- sahi hangi dünyanın bu dünya mı öbür dünya mı o da belli değil ya- nedense bu unaobtainuma fena halde ihtiyacı olmalı yoksa film olmaz bilader. Film olması için bir ihtiyaç olması gerekir değil mi? Hem de güzel güzel paşa paşa niye vermezler ki bu madenleri (Bunları yazarken aklıma gelen çokkkkkk önemli bir durum var. Biliyorsunuz sık sık e-posta olarak hepimize Bor- Hulusiyum-vb. adlar gelen ve Türkiye’nin bilmem kaç trilyon dolarlık kaynakları olduğunu iddia eden power point sunuları var ya. Ulan biz de o yerli halklardan olmayalım. Maazallah) Efendim neyse her  daim olduğu gibi zengin kız  yoksul oğlana aşık olur. Ona yerli halk gibi yaşamayı, avlanmayı, sevişmeyi felan öğretir. Ne yapacaktı madenin yerini mi gösterecekti. Eh bedensel engelli de olsa sıradan bir ABD’li kadar anca kafası çalışan Jake Sully hem kızı tavlar  hem de madenin ana kaynağını bulurrrr.
Ders 5. Neyse efendim çok uzatmayalım da gidip kendiniz izleyin filmi. Ama madeni vermek istemeyen yerli halkın başına gökten ne düşer?
A.        3 elma düşer biri Obama’ya biri James abiye-filmi çekmiş o kadar yazıkkkk- biri size değillll psikopat Albay’a tabi ki
B.         Şimdiye kadar Vietnam, Şili, Angola, Somali, Irak, Afganistan vb. dünya halklarının başına ne düştüyse o düşer tabi ki.
Gelelim sonuna. Biliyor musunuz bu yerli halklar kızılderililerden beridir, bi türlü kendi kendilerine kurtulmayı beceremezler. Ulan o kadar yerlisin pagansın, doğa dostusun kendin kurtulsana, olmazzzzz. Ya ne olacak zengin kızı seven ABD’li fakir oğlan son anda tabi ki aşkından canım ne demek tabi ki aşkından yoksa Allah allahhh. Yerli halkı William Wallace gibi ( Hani vardı ya Mel Gibson abi İskoç ülkesindeki gerilla harbini bütün klanları birleştirerek patriot tadında skoç pastası yapıp uzun bacaklı John’u derbeder eden) hah işte tam onun gibi organize eder. Zaten bakın ben size diyorum bu yerliler de her şey var aslında unobtainum var, doğa dostular, gül gibi geçinip gidiyorlar ama ağabeycim yok yok organizasyon yok. Kurumsal değiller bir kerem. Neyse efendim klanları birleştirmek yetmez tabi ki fakir oğlanın yerli halkın gözüne girmek için şapkadan tavşan çıkarması şarttır.  Eee burada tebi ki James abi devreye girer ve fakir oğlanı ejderhaya bindirir, olacak o kadar kardişimmm film bu. Gerisini izleyin görün. Velhasılı kelam yerlileri kurtarmak gerekirse ancak biz kurtarırız size ne oluyor. (Ya bu bize pek yabancı değil galiba ne dersiniz. Rahmetli Celal Bey’de öyle dememiş miydi?)
Efendim Avatar’dan 1 ay kadar önce vizyona giren 2012 Dünyanın Sonu adlı filme de bir yazı döşenmek gerekli amma önce bunu yazmak kısmet oldu. O filmde de vardı bunda da var. Anlatılan senin hikayen değildir. Obama’nın Genelkurmayı olduğu yeni dünyanın gelecek tasallutudur bu. Yani bimerak-ı fil-idrak değilseniz ve dünyanın geleceği nasıl olacak diye merak ediyorsanız bu filmlerdeki gibi olmasını ABD’nin istediğini görmelisiniz. Dünya nasıl iyi bir yer olur aceba diye merak ediyorsanız hah işte buldunuz ABD’nin istediğinin tersi nasılsa dünya işte öyle iyi ve güzel bir yer olacaktır.  

 Filme gideceklere notlar: 
1.         Gözlükler insanın burnunu fena acıtıyor.
2.         İki buçuk saatin sonunda gözlükleri çıkarınca dünya iki boyutlu olmuyor. Hatta bu kadar zaman gitti tüh deyip 4.boyut olan zamana yanıyorsunuz.
3.         Filmi evde denemeyin alerji yapabilir.
4.         Film bittikten sonra çıkarken bu gözlükler bozuk galiba ben iyi göremedim deyip yeniden izlemeyi düşünmeyin kabul etmiyorlar.

5.         Gözlükler ne gerçek hayatta ne de evdeki televizyonda bir işe yaramıyor haberiniz ola.