8 Ocak 2009 Perşembe

Otomotiv'de neyin krizi!!!


Hepimizin izlediği gibi uluslararası sermaye yeni bir dönemin başlangıcında ve önemli bir faz değişikliği için hazırlık yapıyor. ABD merkezli olarak geçtiğimiz 6 ay içinde giderek genişleyen kriz, Mortgage'den çözülerek dünyayı dalga dalga sarmış gibi  görünmektedir.

“Hamdolsun iyiyiz” denilen bu ortamda özellikle Bursa'da otomotiv ana ve yan sanayi krizi bahane ederek ve fırsatçılık yaparak işçi çıkarmayı sürdürmektedir. İşçi çıkarma operasyonları hem genç emekçileri(özellikle askerliklerini yapmayanlar çıkarılıyor)  hem de sendikalı emekçileri daha çok vurmaktadır.(çıkarılan sendikalı işçi sayısı hayli yüksektir.)

Bir çok analist, ekonomist ve biliminsanı, henüz krizin etkilerini hissetmediğimizi, gelecek 3-4 aylık periyotta daha derinden etkileri hissedilecek olan bu krizin ülkenin tümünde yaygın bir işsizlik ve durgunluk ortamı yaratacağını beklenti olarak ifade etmekte, bu krizin salt mavi yakalı denilen işçilerle sınırlı kalmayacağı, esas itibariyle beyaz yakalı olarak adlandırılan çalışanları etkileyeceğini belirtmekte, özellikle otomotiv sektöründe daha iyi ücret ve gelir düzeyindeki çalışanların tümünün yıkımla sonuçlanacak bir süreç yaşayacağı, hatta villalarda oturan işsizlerden oluşan bir ordu ortaya çıkacağı fikri giderek ağırlık kazanmaktadır. Nitekim bankacılık sektörü ciddi sayıda çalışanını işten çıkararak bunu göstermiştir. Hatırlatmak gerekirse 2001 krizinde de ilk işsiz kalan kesim finans sektörü çalışanları olmuştu.

Bu ülkemiz emekçilerini gelecek 3-4 aylık süreçte bekleyen önemli bir dönüş anı yaratacak denli derin ve etkili bir kriz içeriğidir. Türkiye, 24 Ocak 1980'de atıldığı neoliberal süreçte belki de ilk kez bu kadar ağır bir kriz yaşayacak ve ülke derinden alt üst olacaktır. Son 25 yılın yarattığı yoksulluk bu kez kendilerini daha güvende hisseden daha yüksek gelir grubunda yer alan emek sahiplerini hedefine yerleştirmiştir.

Öte yandan kriz özellikle otomotiv sektörü ekseninde bu küresel krizle sınırlı da değildir. Otomotiv Sektörü krizi daha ağır bir süreci barındırmaktadır. 04.12.2008 Tarihinde  Amerikan otomotiv sektörü CEO'ları, ABD Kongresi'nde sıralı bir sunuş ve toplantı yaparak, kendi hükumetlerinden yardım istemişlerdir.


Otomotiv Sektörü krizi sadece global krizin bir türevi değildir. Uzun zamandır dünyada “petrol rezerv tavanı” ile ilgili tartışmalar sürmektedir. Bazı uzmanlar-ki bunların arasında otomotiv şirketleri ya da petrol tekellerinin uzmanları da vardır- petrol rezerv tavanına 2005-6 yıllarında ulaşıldığını ileri sürmektedirler. Dünya üzerinde çıkarılabilir petrol miktarının en üst sınırına ulaşılmıştır. Petrol arzını bir çan eğrisi gibi değerlendirdiğimizde  bu eğrinin üst sınırını geçtiğimiz ifade edilmektedir. Diğer bir ifade ile petrol üretimi bu sınırdan itibaren azalarak sürecek ve tükenene kadar devam edecektir. Dünya üzerinde Otto çevrimli benzinli motor ve dizel motor teknolojisi ile çalışan otomobillerin ömrü şimdi her zamankinden daha hızla tükenmektedir. Krizin asıl nirengi noktası burada oluşmaktadır. Yani dünya bu global krizden kendini toparlayarak çıksa, Uluslararası sermaye kendini güçlendirecek yeni bir döneme girse  bile otomotiv sektörünün krizi devam edecektir.

Güneş Enerjisinden elektrik elde ederek, sıkıştırılmış hava ile enerji elde ederek, biyoyakıtlarla çalışacak biçimde üretilecek hibrit araçlar, şimdi bildiğimiz ve kullandığımız otomotiv teknolojisinden farklı olmak durumundadır. Araç satın alma tercihlerinde en üst sıralarda yer alan konfor ve güvenlik unsurları yerini yakıt ekonomisine ve ulaşılabilir yakıt bulmaya bırakacaktır. Otomobil kullanmakta ısrar eden tüketicilerin yakın gelecekte karşılaşacağı sorunlar en az o araçları üretenlerin karşılaşacakları sorunlar kadar büyük olacağı gibi kullanımda yer alan yani teknik olarak araç parkı diye tarifi yapılan parametre açısından da son derece sorunlu bir gelecek bizleri beklemektedir.  Son yıllarda araçların ekonomik ömürlerinde önemli düşüşler yaşanmıştır. Otomobil yenileme süresi 1,5 yıla kadar düşmüştür. Çevrimini bu yenileme süresi ile sağlayan bir sektör olan otomotiv dünyada bu krizle başa çıkmak için çareler ararken, ülkemizde hem yenilenme süresi ve hemde üretim dışı gelirlerle(faiz vb.) kendini çeviren bu sektör çok zorlanacaktır. Güvenlik unsurları nedeniyle yüksek tonajlı, aktif ve pasif güvenlik donanımlarına sahip araçlar şu an için yeni teknolojilerle çözümlenemeyen sorunları barındırmaktadır. Hiç kimsenin tercih etmek istemediği klimasız ve elektronik donanımı düşük  araçlara dönüş olabilecektir. Yeterince büyük ve ivmeli güç üretemeyen teknolojilere geçilmesi klimaları ortadan kaldıracak, araçların klimasızlaşmasına yol açabilecektir. Araç satın alanların tercihleri değişecek ve dolayısıyla otomotiv sektörü üretim sürecini mevcut halinden çok farklı bir hatta taşıyacaktır. Ford'un ilk kez montaj hattına soktuğu, mekanik alt yapı günümüze dek çok farklılaşmadan gelebilmiş ve sürekli iyileştirmeler geçirmiştir. Şimdi otomotiv endüstrisi köklü bir değişimle baş başadır. Bu sektörde çalışanların daha çok işsizliğe maruz kalmaları anlamına da gelecektir. Farklı bir açıdan bu durum belki de toplu ulaşım sistemlerinin gelişmesine ve  karayolu dışında diğer ulaşım seçeneklerinin değerinin artmasına yol açması ihtimalini bünyesinde taşımaktadır.
    
Bu Bursa için daha anlamlı bir durumdur. 1970'li yılların başlarından itibaren Bursa Ovası'nın yok edilmesi pahasına otomotivleştirilen bu topraklar, şimdi bir yandan otomotiv fabrikaları hurdalığı haline dönme tehlikesi ile yüz yüze gelmekte, diğer yandan yok olan tarımsal alt yapı ve kirlenen toprak, işsizlikle yığılmış halkı besleyecek zeminden uzaklaşmış olma nedeniyle daha kapsamlı tehlikelere kapı açmaktadır.

Genel kabul otomotiv ana sektöründeki bir işçiye karşı yan sanayide altı işçi olarak değerlendirilmektedir. Yani 10.000 ana sanayi işçisini işten çıkarılması 60.000 kişinin direkt işsiz kalması anlamına geldiği gibi, onların aileleri ve bu insanların alış veriş yaptığı insanlarla birlikte 300.000 kişiye yakın bir insanın bu durumdan etkilenmesi anlamına gelecektir. Sözünü ettiğimiz sayı Bursa kenti nüfusunun %15'i anlamına gelmekte, mevcut işsizliği de buna eklediğimizde ortaya bir felaket tablosu çıkmaktadır.

Yakın gelecekte tartışmak üzere önümüzde çok ciddi bir dizi sorun bulunmaktadır. Bunların başında ortaya çıkan krizin faturasını kim ödeyecek sorusu temel sorudur. Her zaman  olduğu gibi bu krizin de faturasının emekçi sınıflara kesilmek istendiği ortadadır. Emekçiler örgütlenmeli ve bu krizin faturasını, krizden sorumlu olanlara ödetmek için örgütlü mücadeleyi pekiştirmelidir. Krizde ilk iş olarak işçi çıkartmayı düşünen sermayenin geçmiş karlarını ve rezervlerini kullanması için her açıdan baskı yapılması ve bu krizde işçi çıkarmadan, esnek çalışma yöntemlerine prim verilmeden, krizin yönetilmesi sorumluluğu gösterilmelidir.  Diğer ciddi bir sorun ise otomotiv sektörünün geleceğidir. Neredeyse tamamen dışa bağımlı ve dışarıdan gelen etkilere son derece açık olan ülkemiz otomotiv endüstrisi, otomotiv sektörünün geleceğine dair olan biteni incelemek ve önlem almak durumundadır. Sektörün 40 yıllık birikimi ve bu zaman süresince yetişmiş teknik-idari personelin geleceğinin nereye doğru evrileceği ivedilikle ele alınmalıdır. Otomotiv sektörü bir seçimle başa başadır. Ya mevcut tutumu sürdürecek ve bunun radikal ve acımasız sonuçlarına katlanacak ya da  bu süreci emekçiler ve kendi lehine dönüştürecek adımlar atacaktır. Bir çözüm olarak toplu taşımacılık yönünde araştırma yapılmalı, yolcu ve yükün %95'ini karayolu ile taşıyan bu ülkenin toplu taşımacılığa geçişi, mevcut fabrikaların hafif raylı sistemler, demiryolu sistemleri üretilecek yönde dönüştürülmesi için inceleme ve araştırma yapılmalıdır. Olan biteni sadece uluslararası sürecin bir türevi gibi görmek yerine, daha derin olan bu krizi doğru çözümlemelidir.

Sermaye hemen her krizde, krizleri bir fırsat gibi gördüğünü ileri sürmekte, krize dönük fırsatları, emekçilerin aleyhine çözmekte de giderek daha çok maharet kazanmaktadır.

Şimdi bu krizi yine bir fırsat gibi görmeli, geleceğini planlarken emekçileri ve onların kazançlarını yok edici adımlar atmak yerine sektörün topyekün dönüşümü için  davranmalıdır.