28 Aralık 2012 Cuma

İDO’DAN KAÇARKEN BAŞIMIZA BUDO MU GELECEKTİ????



Sayın Altepe’ye ilk kez ve bir umutla destek vermiş olduğumu biliyorum. Ayrıca biliyorum ki  “kamu/yurttaşa hizmet” yerine “şirket devlet/ müşteri yurttaş” haline çoktaaaannn geldi.
Yine de aşağıda yazdıklarım bir dilek ve temenniden ibaret kalmasın isterim. “Uzun zamandır yapmamıştım ama Sayın Altepe’yi bu yaklaşımından dolayı kutluyorum. Bursa Büyükşehir Belediyesi en kısa sürede bu İDO belasına karşı bir adım atmalıdır. Zaten atacağını da beyan etmiş durumdadır. Ancak burada bir tane şerhim olacak. Eğer Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından oluşturulacak olan yeni yapı da tıpkı İDO gibi özel ya da özelleştirilmiş bir yapı olursa durum değişmez. Aynı bela yine başımıza çorap söküğü gibi geçmiş olur. Bu iş ancak Belediye eliyle yürürse ve uygun maliyetlerle ve doğru bir planlama ile çalışılırsa çözüme ulaşır ve çok güzel bir şey olur. Bu adım gerçekleşirse iki temel sonuç alınabilir.”
Zaten temenni düzeyinde değil, talep düzeyinde yazmış olmam bu nedenledir. Kamu yani devlet önce kendi halkını düşünür. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın V bendi yerleşme ve seyahat hürriyetini tanımlar ve 23. maddesinde “Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek; AMAÇLARIYLA KANUNLA SINIRLANABİLİR.” Demektedir. Öte yandan Anayasanın E bendinde devletleştirme ve özelleştirme başlığı altında 47. Madde de “kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde devletleştirilebilir.” Hükmü vardır.
Dolayısı ile zaten yapılan Anayasa’ya göre suç işleme niteliği taşımaktadır. Tabi ki Anayasayı dikkate alıyorsan.

Evet cadde ve sokaklardaki kamusal alanları OTOPARK, KAFETERYA, RESTAURANT vb. olarak kim olursa olsun satıyorsan, Evliya Çelebi’nin Şehr-i Bursa sudan ibarettir dediği bir kentte satılan su kaynakları yüzünden plastik şişelerden su içmek zorunda bırakılıyorsan, Emek hattını bedavaya getirmek için Özlüce, Altınşehir, Ertuğrul ve Yüzüncüyıl mahallelerini perişan edip, ulaşım fiyatlarını da yükseltiyorsan, 2B arazilerini, devlet hastanelerini satmaya hazırlanıyorsan, Uludağ’daki kamu arazilerini birilerine DAVOS olacak diye peşkeş çekme derdine düşmüşsen, her şeyi yapman mümkündür. Yine de bütün bunları görüp hala SAF kalıyorsan, işte o zaman BUDO doğru dürüst çalışabilir.

21 Aralık 2012 Cuma

Asıl kıyamet Van’da kopuyor olmasın?


“Kürtaj olmasın, devlet bakar.”
“Ceninin de yaşama hakkı var!”
“Doğumu yapsın, kadını koruma altına alırız. Çocuğu istemezse de devlet bakar.”
İYİ DE SANANE YAHU… KORUMA DEĞİL KOLLAMA DEĞİL DÜPEDÜZ DEVLET TACİZİ..
Geçtiğimiz günlerde de yazmıştım. Bu işlerin hepsi niye VAN’da oluyor. İlginç değil mi?
İnsan acaba yine aynı Vali Yardımcısı mı demeden edemiyor??
Van’da AMCASININ tecavüzü sonucu hamile kalan 23 yaşındaki genç kadın ailesi tarafından öldürülmemek için ve şikâyetçi olamadığı için kürtaj hakkı tanınmamış. 12 Haftalık hamile olduğu öğrenilen kadının tecavüz sonucu oluşan hamileliklerin 20 haftaya kadar kürtajla sonlandırılabilmesi için şikayette bulunması gerekiyormuş….
Van Valiliği “Ceninin de yaşama hakkı var!” diyormuş….
Türk Ceza Kanunu’nun 99/6 maddesine göre kadını mağdur eden bir gebeliğin 20 haftaya kadar uzman hekimler tarafından sonlandırılabileceği hükmü yürürlükte ama Van’da değil. Van’da hekimler savcılık izni olmadan kürtaj yapamaz hale gelmişler anlaşılan.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Van Valiliği “Doğumu yapsın, kadını koruma altına alırız. Çocuğu istemezse de devlet bakar”, diyormuş…
“Hayır, doğum yapılsın, çocuğu yurda veririz, kendisini de korumaya alalım, muayenelerini ücretsiz sağlayalım. Eğer kadının korunmasını istemiyorsanız tutanak tutalım, imza atın” da demişler.
Ancak genç kadının avukatı, 6284 sayılı “Kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun” gereği tecavüz mağduru kadının korunması ve öldürülme ihtimalinin ortadan kaldırılması için Van Aile Mahkemesi'ne kürtaj kararı verilmesi talebiyle başvuruda bulunmuş ve tabi ki mahkeme  “adli makamlara tecavüze uğradığını bildirsin” şartı koşarak talebi reddetmiş.
Tecavüze uğrayan kadın önce bir doğursun, devlet bakar” dediğinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti tecavüze uğrayan kadınların cezalandırıp tecavüzcüleri korumuş olmuyor mu?
Başbakan:“Bekâr olan gençlere sesleniyorum. Gençler evleneceksiniz. 1071'de Selçuklu ne durumda ise Türkiye de 2071'de dünyada aynı güçte olacak. Belki biz göremeyeceğiz, gençler sizlere sesleniyorum, evleneceksiniz, İnşallah 1071'in neslini siz yetiştireceksiniz. Türkiye'yi ilk 10'un içinde farklı bir yere yerleştireceksiniz. 4+4+4 ile yeni bir dönem başladı. Siz birilerinin televizyonlarda dediklerine bakmayın. Onların derdi yok. Biz dertliyiz dertli”, dememiş miydi?
Şimdi Başbakan bu ülkenin başbakanı değil mi? Ve görevleri arasında yurttaşlarını korumak için gerekli önlemler almak yok mu? Başbakan gençlere böyle seslenmek yerine kabinesindeki tek kadın bakana  ne diyor  acaba????????
Mevcut yasalarla bu işleri yürütmek yerine yeni yasal düzenlemeler yaparak kadınları koru demiyor sanırım.
Demeyince de işte ASIL KIYAMET VAN’DA KOPUYOR….

14 Aralık 2012 Cuma

Ey Başköy halkı, ambalajlı su neden içmiyorsun ki?

Orhaneli ilçesine bağlı Başköy'de mermer ocakları nedeniyle sularının kirlendiğini iddia eden köylüler, eylemler yaparak mermer ocağının faaliyetini durdurmak istemişti.
Bir yıla yakın süredir çeşmelerinden çamur aktığını belirten köylüler ellerindeki kirli sularla soluğu hem AKP hem de Valilik önünde almışlardı. DSİ Genel Müdürlüğü'nün yaptığı incelemelerde eksikleri olduğu gerekçesiyle faaliyeti durdurulan Orhaneli ilçesine bağlı Başköy’deki mermer ocağı ise tekrar çalışmaya başlamıştı.
Orhaneli’ne bağlı Başköy’de çevreye zarar veren mermer ocağının faaliyetinin durdurulmasının ardından işletmeci eksiklerini gidermişmiş...
Mermer ocağının tekrar faaliyete başladığını kaydeden Vali Şahabettin Harput da  “DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılan inceleme ile işletmecinin eksikliklerini giderdiği, yeniden faaliyete başlamasında bir sakıncası olmadığı ile ilgili bize rapor geldi demişti.
Sonrasında Bursa Valiliği, kanunun kendisine verdiği yetkiyi kullanarak Başköy’ün Sugözü Mevkii’ni ‘Koruma Alanı’ ilan etme kararı almıştı. Bu kararla, bundan böyle Ankara’dan su havzası civarına yeni mermer ocağı ruhsatı almanın da önü kesilmiş oldu diye konu gazetelerde de yer almıştı.
Ancak mermer ocağı hala çalışma faaliyetine son vermezken, Bursa İl Özel İdaresi’nin kararına rağmen tepki çeken ocakta mermerlerin kesilirken çıkardığı tozlarla aynı zamanda çiçekler de kirlenmeye devam ediyor hala...
120 haneli köyün kullanma suyu ihtiyacı Orhaneli’den getirilen tankerlerle karşılanıyor. 120 litrelik su tankını 3 saatte dolduran gençler, doldurdukları su tankını traktörle köy meydanına getiriyor. Traktör gelmeden 10 dakika önce bir köylü dağın tepesine çıkarak hoparlörden köye su geleceğini söyleyerek, köy sakinleri meydanda toplansın diye çağrı yapıyor.
Köylüler, Suyu sadece kullanma suyu olarak değil aynı zamanda geçim kaynağı olarak da kullanıyor ve hayvancılığın yanında sera çiçekçiliği de yapıp bu çiçekleri Hollanda’ya gönderiyor. Sanırım artık Hollanda bu çiçekleri almayacak. Konu ile ilgili olarak 27 Aralıktaki duruşmada neler olacağını beraberce göreceğiz.
Aslına bakılırsa bir öneride bulunmanın tam da sırası diye düşünüyorum.
Daha önce yazmıştım ve TMMOB Bursa İKK, BAOB bileşenleri, Bursa Su Platformu ve Nilüfer Çayı Temiz Aksın Platformu olarak bir basın açıklaması yapılmıştı.
Büyükşehir Belediyesi suyu paketleyip satacakmış ya….
İşte Sayın Altepe şimdi başlangıç olarak bir iyilik yapsın ve aynı zamanda da tanıtım tabii… Fırsat bu fırsat köylülere su satsın değil mi hem vatandaş temiz su da içer.
Hem zaten hükümet bütün şehir diye bir şey üzerinde de çalışmıyor mu? Yakında zaten Bursa Büyükşehir Belediyesi Bursa kentinin tümünün sorumlusu olacak ve su yol vb. ondan sorulacak.. Hazırlık olur değil mi?

13 Aralık 2012 Perşembe

Biz ne dileyelim…


TBMM’de giderek yaygınlaşan kadınlara yönelik sözlü şiddet son olarak Başbakan Yardımcısı’nın dilinden çıktı.
Sayın Arınç birçok şeyden rahatsız olmazken kendisine yöneltilen bir soru üzerine konuşmuş…. Bülent Arınç VAJİNA kelimesinden rahatsızlık ve utanç duyuyormuş....           
Kİ ben de televizyonlardaki evlilik programlarını sevmiyor ve izlemiyorum. Sayın Arınç sen de izleme o zaman…
Sayın Arınç bunlardan rahatsız olurken, rahatsız olmadığı ve de ilginç ama duymadığı demeyelim duymazdan geldiği;
  • Adıyaman’dan gelen bir haber, 17 yaşındaki H.I.’nın eşiyle tartıştıktan sonra gittiği aile evinde kendini asarak yaşamına son verdiğini bildiriyordu.
  • Geçtiğimiz aylarda Antep’te yasa dışı evlilikle bir araya geldiği 17 yaşındaki B.K.’yi bıçaklayarak öldüren Feridun K.’nin yakalandığı haberi gelmişti.
  • Yine bir haberde Samsun’da otomobil çarptı diye hastaneye götürülen 14 yaşındaki S.D., taburcu olduktan sonra trafik kazası geçirmediğini, onu ağır yaralı hale getirenin eşinin dayağı olduğunu anlatmıştı.
  • Zonguldak'ta, kendisinden kaçarak mahalle bakkalına sığınan eşini yumruklayıp, saçından tutarak yerde sürükleyen kocayı ve yanına sığınan kadını döven kocaya müdahale etmeyip, yerinden kalkmayan ve televizyon izleyen işyeri sahibini hepimiz gördük.     
  • Ve de en son olarak Van Valisi kendisinden yardım istemeye gelen Gülşah Aktürk ‘e “ölüm haktır” demedi mi? O “yardım edin” dediğinde Vali Yardımcısı, “biber gazı taşı” , “önlem alın” dediğinde “olmadı ölürsün” demedi mi? Tabi ki Gülşah öğretmen sonunda öldü…
  • Türkiye İstatistik Kurumu'nun(TÜİK) 81 ilde yaptığı araştırmaya göre 2008-2011 yılları arasında kaybolan çocuk sayısı 27 bini geçti. Kayıp çocukların 16.289'u kız çocuğu. Son 4 yılda kaçanların sayısı 3.227 iken, bunların 1.620'sini kız çocukları oluşturuyor.
Bu olaylar ne olacak? Sene boyunca hemen her gün bunlar gibi haberleri gazetelerde okuduk, televizyonlarda seyrettik.
Sayın Arınç VAJİNA’dan rahatsız olmak yerine;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın;
Başlangıç bölümünde “Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;”
 MADDE 5- “...demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
MADDE 10- “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”
MADDE 17- “...Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.”
MADDE 40- “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.”
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bunları söylüyor.
Kendisinin yasayla tanımlanmış görevlerini hatırlasa iyi olur. Kürsüden bunları söylemek yerine Gülşah’ı öldüren -evet öldüren- Vali Yardımcısına iki laf etseydi ya…
Kur’an ise inançlı Sayın Arınç’a
3:61 -     “Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da lanetleşelim; Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim" der.
Biz ne dileyelim….

10 Aralık 2012 Pazartesi

Yeniden ve yine Bursa’nın suyu


Gazeteler, Bursa Büyükşehir Belediye’sinin su satmak üzere hazırlık yaptığını duyurdu. Bursa Büyükşehir Belediyesi artık suyu paketleyip satacakmış.
Ne demeli ki!..
BUSKİ ambalajlı su yatırımını 2013 yılı bütçesine dâhil etmiş ve Kaplıkaya’da belediyeye ait 11,6 dekarlık alanda 5 bin 800 metrekare üzerine kurulacak fabrika saniyede 10 litre suyu ambalajlayacakmış.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe Uludağ’ın su şebekesine verilen, mineralli kaynak sularını cam ve plastik ambalajlarda vatandaşların sofralarına getireceklerini söylemiş.  YAHU ÇEŞMEDEN SOFRAYA GELMİYOR MU ZATEN niye PAKETLİYORSUN
Ayrıca Sayın Altepe,  bu iş için isim de düşünmüş ve adının da Hüdavendigar ya da Muradiye  olması konusundaki tartışmada sonuçlanmış ve adı HÜDAVENDİGAR SU olacakmış….
Yıllardır bu kentin su kaynaklarının talan edilmesi, mevcut su kaynaklarının sürekli ve giderek yoğunlaşan bir biçimde çeşitli şirketlere pazarlanması konularını sürekli gündeme taşıyanlar oldu. Bu kişilerden birisi de benim. 
Bursa’nın su kaynağı Uludağ’ın kendisidir. Daha doğru bir ifade ile Bursa kenti ve ovasının bu kadar verimli olması, Uludağ’a ve ondan doğan su kaynaklarına bağlıdır. Bursa suyunu temel olarak Doğancı Barajı’ndan sağlar.
Ayrıca pınar kaynaklı sular ve yeraltı suları da kısmi de olsa bir paya sahiptir. Bursa’nın suyunun hemen tamamı Uludağ kaynaklı olup, kentteki halkın kullanım suyundan, tarımsal amaçlı sulamaya, endüstriyel kullanıma dek tüm alanlarda Uludağ kaynaklı sular kullanılmaktadır. Su kaynaklarımızın bolluğuna karşın Bursa kenti büyük şehirler içinde suyu en pahalı içen kent durumundadır. 
Şimdi Sayın Altepe Bursa’nın suyunu ambalajlayarak satmak istiyor. Önce belki de bir kaç soru sormak gerek:
  1. Şimdiye kadar ambalajlı su satma izni verilen işletmeler BUSKİ tarafından ne kadar kontrol ediliyor ve bu kontrollerin sonuçları nelerdir?
  2. BUSKİ’nin görevleri arasında YURTTAŞA sağlıklı su sunmak yok mudur?
  3. BUSKİ kent içinde kaç noktada su analizleri yapmaktadır. Bursa’nın içme suyu temiz midir?
  4. BUSKİ Bursa kentinde su fiyatlarını düşürmek için ne tür çalışmalar yapmaktadır?
Bursa’ya su sağlayan Nilüfer Çayı zehir akmakta iken ve Büyükşehir Belediyesi bu sorunu çözmek zorunda iken neden gözünü Bursa’nın suyunu ambalajlamaya dikmiştir?
Sayın Altepe siz Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı’sınız değil mi? Ve görevleriniz arasında Bursa halkına bence bedelsiz ya da ucuz su verelim görevi yok mudur? Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven halkına bedelsiz su dağıttığı için başkanlıktan düşürüldü.  Yoksa siz de böyle yaparsanız Belediye Başkanlığından düşürülmekten mi çekinmektesiniz.
Tüm algıları ve anlayışları TİCARET olanlar için Evliya Çelebi’nin  “Şehr-i Bursa sudan ibaret” sözü sadece bir söz müdür? 
Yoksa Çelebi yıllarca öncesinden suyu satın ve pazarlayın mı demiştir?