18 Nisan 2013 Perşembe

Hasan abi, Konyalı ve siyaseti olmayan adam…


Dün öğle yemeğinden sonra ofise dönerken, mahalle kahvesinden "komşu gelsene bir çay ısmarlayalım" sözü ile kahveye doğru yönlendim.
Hasan abi her zamanki gibi tek sandalyeye sığamadığından iki sandalyeyi yan yana koymuş oturuyordu. Yağmur çok olmasa da yağmayı sürdürürken kahvenin bahçesinde oturuyorduk.
Havada bir bahar izi olsa da bir yandan da yağmurun baskısı vardı. Tıpkı bu süreçte birçok insanın içinde olduğu gibi hem umut hem de kuşku ortalığı kaplamıştı. Hasan abi yeni tanıdığım birisi, ANAP’ın kurucularından, DP’nin ise eski il yönetiminden olduğunu son seçimlerde ise oyunu CHP’ye verdiğini daha önceki sohbetlerimizde söylemişti. Masada iki kişi daha vardı.
Çaylarımızı içerken bir yandan da masadaki diğer iki kişiyle tanıştım. İkisi de emekli olan yeni tanışlarımla birlikte sohbet etmeye başladık. Tabi konu ve hikâye belliydi. Bu hikâye 150 yıllık, bu hikâyenin son 30 yılı kanla dolu. Hepimizi ilgilendiriyor, çünkü birbirimizi öldürdük.
Ne olacak bu çözüm süreci diye konuşmaya başladık. Konuşma derinleştikçe emekli olan iki kişiden birinin Konyalı ve MHP’li olduğunu diğerinin ise herhangi bir siyasal aidiyeti olmadığını da öğrenmiş oldum. Hasan abi yılların siyasal deneyimi ile süreçten çeşitli rahatsızlıkları olduğunu, bunun nereye gideceğini göremediğini söyleyip artık yeter bu iş bitsin ama barış olsun da bitsin diyordu. Ben ise çaktırmadan MHP’li olduğunu söyleyen tanışım ne diyecek diye merak ediyordum ki. Konyalı, ben de aynı görüşteyim. Yıllardır vatan bölünmez dedik tabi ki vatan bölünmesin ama artık yeter kimse de ölmesin diyordu.
Söyleminden siyasal inancından vazgeçtiği için değil, gençler ölmesin diye diyerek söylediklerine açıklık getirdi. Devletin muhatap olarak Abdullah Öcalan’ı almasını kendine yediremiyor ve koca devlet bir teröristi neden ve nasıl muhatap alır anlamıyorum ama bu iş çözülecekse varsın olsun diyordu.
Siyasal aidiyeti olmayan ise Başbakan bu işi çözecek diyordu. Çok da konuşmadı zaten daha çok dinlemeyi tercih etti. Tabi CHP’nin tutumu da konuşuldu. Hasan abi yanlış yapıyorlar onlar da bu sürece destek vermeli ama bu ülkeyi değil CHP’yi böler diye düşünenler bunu engeller de dedi. İlginç bir tesadüf de oldu bu arada, CHP'de istifa depremi başlığıyla verilen haberde: CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç’ın Genel Başkanın Kılıçdaroğlu'nun talebi ile partisindeki görevinden istifa etti, denilmekteydi. Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcı olan Gülseren Onanç, Malatya’da düzenlediği basın toplantısında CHP tabanının yüzde 65'inin çözüm sürecini desteklediğini söylemişti. Bu sabah gazeteleri okuduğumda Hasan abiye bir kez daha hak verdim.
Sohbet uzadı, uzadı… Kahvede hiç bu kadar uzun kalmamıştım. Biz konuşurken etraftan da çoğu emekli ve yaşlı olan birçok kişi de bizi dinliyor ve alenen söylemese de kafa sallayarak söylenenleri onayladıklarını belli ediyorlardı. O anda kahvede bir referandum yapsak, net ve ortak bir kararın çıkacağını hissettim ki bu ortak kararın adı BARIŞ’tı….
Artık kan dursun diyor herkes. Bir kaçını saymazsak bu kez bu topraklarda, bu coğrafyada yaşayanlar belki de hiç olmadığı kadar umutla geleceğe bakıyor. Artık kimse ölmeyecek, çocuklarımızı topraklara gömmeyeceğiz. Artık analar ağlamayacak. Bu iş bitecek bin yıllarca kardeşçe yaşadığımız gibi yaşayacağız umudu yükseliyordu.
Elbette Akil İnsanları da konuştuk. Genel görüş bu kişilerin Başbakanın raportörleri olduğu yönünde. Keşke böyle olmasaydı dedi Konyalı. Bu kişileri Başbakan seçmeseydi keşke, seçilenlerin içinde herkes olmalıydı. Bu konuda siyasiler de hata yapıyor dedi. Sonra devam etti: “Akil adam ne demek, akil adam, aklını halka adamış, adalet ve insafı bilen, insan hakkını savunmak için hiç kimseden korkmayan, mağdurun, ezilenin yanında olan, iktidarın yandaşı olmayan, kim olursa olsun yanlışları, hiç bir korku duymadan açıkça söyleyen, cesur yürekli insan demektir” dedi ve ekledi: Elbette akil insanlar önemli ama esas önemli olan bu coğrafyanın halkı ki bu topraklarda yaşayanlardır dedi.
Ki bizim insanlarımız, kardeşlik nedir, dostluk nedir, insanlık nedir bilirler. Yardıma ihtiyacı olana el uzatmayı, düşenin dostu olmayı, muhtaç olana destek olmayı, zor duruma düşene omuz vermeyi, komşusunun cenazesinde merhumu omuzlarına almayı, geçmişte kavga bile etmiş olsa hakkını helal etmeyi, düğünde halay çekmeyi, horon tepmeyi, zeybek oynamayı, doğumda Allah uzun ömür versin, mutlu yaşasın demeyi bilirler merak etmeyin dedi.
Sohbet yağmur izin verse daha epey sürecekti ama birden bastırdı hızlandı ve poyrazı da arkasına alınca onlar kahvenin içine ben ise ofise döndüm.
Ofise dönünce aklıma düştü, dışarıda birbirimizin kafasını kırsak da bana beraber düştüğümüz ve günlerce zaman geçirdiğimiz karakolda en çok yardım eden o dürüst ve hala dostum olan Ülkü Ocaklı Mustafa’yı hatırladım. Siyasal görüşlerimiz hiç uymazdı. Dediğim gibi okulda, sokakta, mahallede ve eylemlerde karşı karşıya gelir, birbirimize taş fırlatır, sopa yememek için birbirimizin mahallesinden geçmezdik.
İşte bir tane daha akil adam diye geçti aklımdan Konyalı hakkında düşünürken…
Ve gördüm ki bu ülke barışa hazır. Ben Akil İnsanlara, hükümete veya başka birilerine değil, işte bu birbirinin elini tutan iyi gününde kötü gününde birbirine omuz veren insanlarıma güveniyor ve onların bu sorunu çözeceğine inanıyorum.
Her ne kadar birbirine düşman edilmeye, birinin diğerini yok saymasını sağlamaya çalışanlar olsa da bu ülkenin namuslu ve dürüst insanları çözecekler bu sorunu.

11 Nisan 2013 Perşembe

Bir yol-trafik rezaleti öyküsü


Bursa kentinde yaşayanlar yaklaşık 2 haftadır çile çekiyor. Daha da ne kadar çekecek belli değil.
Neden mi?
Baharın gelmesiyle birlikte Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan yol çalışmaları nedeniyle. Eskimiş, araçların gidiş gelişi için tehdit oluşturan yolların yenilenmesi anlaşılır bir şey. Buna hiç kimsenin söyleyecek sözü olmaz. Keşke Büyükşehir Belediyesi bu konuda daha çok bütçe ayırsa da tüm yollarda yenileme çalışmaları yapsa.
Kentin ana arteri Ankara’dan İzmir’e giden İzmir Yolu'nda düzenleme çalışması yapılıyor. Orhaneli Kavşağı'ndan Ata Bulvarı’na kadar olan bölge trafiğe kapalı.
Heykel'den İnönü Caddesi'nden Ulu Cadde'ye oradan Darmstadt Caddesi'ne, Oradan Stadyum Caddesi üzerinden Altıparmak Caddesi ve yeniden Heykel'e tramvay hattı inşaatı devam ediyor. Güzergâh neredeyse trafiğe kapalı.
Çekirge Caddesi'nde Kent merkezine gidiş yönünde yol kenarında sanırım elektrik hatları yenileniyor. Trafik tek yönden veriliyor.
Kentin doğusunda Bursaray çalışmaları nedeniyle Kestel’e kadar zaten ciddi bir trafik sorunu var.
Bilemediğim veya göremediğim başkaları var mı? Bilmiyorum.
Kısacası Bursa kentinin tüm ana arterlerinde yol çalışması sürüyor. Umarım bittiğinde Bursa kenti trafik açısından daha rahat bir hale gelir. Her ne kadar buna inanmıyorsam da dilerim öyle olur.
Sorun bu değil.
Şu:
Büyükşehir Belediyesi neden Bursa kentinin ana yollarında aynı anda çalışma başlatır. UKOME neden bu çalışmaları yaşamı olumsuz etkilemeyecek biçimde tasarlamaz. Hadi diyelim öyle gerekti-ki bu konuda da ikna olmuş değilim ama…
Neden bu işi daha iş başlamadan 1 hafta 10 gün önce duyurmaz. Neden Belediye Başkanı -ki her zaman televizyonlara çıkıp birçok konuyu konuşuyor- yolları ve ulaşım akslarını gösteren kentin haritasını önüne alıp Bursa kentlisine ey Bursa halkı biz baharla birlikte böyle böyle yapacağız. Sizleri de zor durumda bırakmak istemeyiz. Şu ana arterlerde, şu caddelerde, şu sokaklardaki çalışmalar nedeniyle: Yollara ve caddelere çeşitli pankartlar koymanın yanında;
Lütfen,
1. Alternatif olarak şu yolları kullanın – ki buna ara sokaklar da dâhil-
2. Alternatif olarak gösterdiğimiz yollarda kenar parklanmalarını engellemek için şu kadar ekip görevlendirdik, hatta İl Emniyet Müdürlüğü Trafik ile işbirliği yaptık. Bu parklanmaları en azından çalışma süresi boyunca engelleyecek ve sizlerin ortaya çıkan sorunları daha az yaşamanızı sağlayacağız.
3. Kent merkezine gelecek ticari araçları için saatler belirledik, ticari araçları bu saatlerde servis yapacaklar ve bunu sıkı bir biçimde denetleyeceğiz.
4. Bu çalışmalar süresince Metro hatlarını kullanın- ki biz bu süre boyunca Metro fiyatlarında yüzde 50 indirim yaparak sizlerin yaşamını kolaylaştıracağımız gibi sizleri de Metro'yu kullanmaya teşvik etmek istiyoruz. Bu arada Metro’ya ek seferler koyduk.
5. Lütfen aracınızı acil ihtiyaç olmadığı takdirde kullanmayın ve toplu taşımayı tercih edin.
6. Komşularınızla araçlarınızı paylaşın, işe birlikte gidin.
7. Yerel basın ve yayın organlarında günlük olarak yolların durumunu güncel olarak duyurup, yola çıkanları radyolardan uyaracağız.
8. Ayrıca bu özel durumda sizlerin rahatı için şu iletişim telefonlarını devreye soktuk.
9. Ulaşım Dairesi 7/24 görevde ve sizlerin rahat için çalışmaları yerinde izliyor.
10. Bu çalışmaları şu tarihte bilemediniz 1 hafta sonrasında tamamlamış olacağız.
NEDEN DEMEZ?
Neden Televizyonlara çıkıp bu konuda halkı bilgilendirmez?
Bu kadar zor mu?
Yoksa zaten bu halk her şeye alışır, sesi de çıkmaz sesi çıkan birkaç kişinin de sesi zaten duyulmaz biz işimize bakalım mı?
Ya da ne?

5 Nisan 2013 Cuma

Bu bir satranç oyunu değil

Bu bir satranç oyunu değildir; yok olacak olan doğa, çevre ve geleceğimizdir.
17 Temmuz 2008 tarih ve 26939 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ Yönetmeliği’nin     
GEÇİCİ 3 maddesi, “7/2/1993 tarihli ve 21489 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinden önce uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projelere veya bu tarihten önce üretim ve/veya işletmeye başladığı belgelenen projelere Çevre Kanunu ve ilgili diğer yönetmeliklerde alınması gereken izinler saklı kalmak kaydıyla bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.” biçiminde idi.
Bursalı yurttaşlar olarak bizler, bu düzenlemeye karşı bir dava açtık ve Danıştay 14. Dairesi, 27 Mart 2013 günü kararını vererek, ÇED ile ilgili bu muafiyeti ortadan kaldırdı. Danıştay 14. Dairesi verdiği nihai kararda söz konusu geçici maddenin birinci fıkrasının 'b' bendini iptal etti. Buna göre uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projeler hakkında ÇED alınması zorunlu hale geldi.
5 Nisan 2013 Cuma yani bugünkü 28609 sayılı Resmî Gazete'de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aynı yönetmeliğin aynı maddesini yeniden değiştirmiş. Yeni madde kazandığımız davanın tüm kazanımlarını ortadan kaldırmaya ve bu tür işleri yapacak şirketlerin ellerini güçlendirmeye yönelik bir değişiklik biçiminde gerçekleşmiştir. 
“GEÇİCİ MADDE 3 – (1) 23/6/1997 tarihinden önce yatırım programına alınmış olup 5/4/2013 tarihi itibarıyla planlama aşaması geçmiş olan veya ihalesi yapılmış olan veya üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesislere, Çevre Kanunu ve ilgili diğer yönetmeliklerde alınması gereken izinler saklı kalmak kaydıyla bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.”
Yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilerek Resmi Gazete'de yayınlanan değişiklik 5 Nisan 2013 tarihine kadar planlama aşamasına gelen, ihalesi yapılan, bütün işler için Yönetmelik hükümlerini geçersiz kılan bir karar olarak karşımıza gelmektedir.
Şimdi bizler bu değişikliğe karşı da dava açacak ve onu da kazanacağız.
Ancak bu iş bir satranç oyunu değil ki!!!
Davayı kazandığımızı duyurmak için yaptığımız basın açıklamasından sonra aramızda konuşurken hükümetin bu karara karşı bir adım atacağını ve yönetmelikte sorun olarak gördükleri bu durumu çözmek için bir kenardan dolaşma ya da farklılaştırma hamlesi yapacağını konuşmuştuk. Bu konuşmanın üzerinden daha 4 gün geçti. Çağrımızda '1 Nisan Şakası yapmıyoruz' demiştik. Aslına bakarsanız biz şaka yapmıyorduk ama Hükümet meğer şaka yapıyormuş.