Hepimizin
izlediği gibi uluslararası sermaye yeni bir dönemin başlangıcında ve önemli bir
faz değişikliği için hazırlık yapıyor. ABD merkezli olarak geçtiğimiz 6 ay
içinde giderek genişleyen kriz, Mortgage'den çözülerek dünyayı dalga dalga
sarmış gibi görünmektedir.
“Hamdolsun
iyiyiz” denilen bu ortamda özellikle Bursa'da otomotiv ana ve yan sanayi krizi
bahane ederek ve fırsatçılık yaparak işçi çıkarmayı sürdürmektedir. İşçi
çıkarma operasyonları hem genç emekçileri(özellikle askerliklerini yapmayanlar
çıkarılıyor) hem de sendikalı emekçileri
daha çok vurmaktadır.(çıkarılan sendikalı işçi sayısı hayli yüksektir.)
Bir
çok analist, ekonomist ve biliminsanı, henüz krizin etkilerini hissetmediğimizi,
gelecek 3-4 aylık periyotta daha derinden etkileri hissedilecek olan bu krizin
ülkenin tümünde yaygın bir işsizlik ve durgunluk ortamı yaratacağını beklenti
olarak ifade etmekte, bu krizin salt mavi yakalı denilen işçilerle sınırlı
kalmayacağı, esas itibariyle beyaz yakalı olarak adlandırılan çalışanları
etkileyeceğini belirtmekte, özellikle otomotiv sektöründe daha iyi ücret ve
gelir düzeyindeki çalışanların tümünün yıkımla sonuçlanacak bir süreç
yaşayacağı, hatta villalarda oturan işsizlerden oluşan bir ordu ortaya çıkacağı
fikri giderek ağırlık kazanmaktadır. Nitekim bankacılık sektörü ciddi sayıda
çalışanını işten çıkararak bunu göstermiştir. Hatırlatmak gerekirse 2001
krizinde de ilk işsiz kalan kesim finans sektörü çalışanları olmuştu.
Bu
ülkemiz emekçilerini gelecek 3-4 aylık süreçte bekleyen önemli bir dönüş anı
yaratacak denli derin ve etkili bir kriz içeriğidir. Türkiye, 24 Ocak 1980'de
atıldığı neoliberal süreçte belki de ilk kez bu kadar ağır bir kriz yaşayacak
ve ülke derinden alt üst olacaktır. Son 25 yılın yarattığı yoksulluk bu kez
kendilerini daha güvende hisseden daha yüksek gelir grubunda yer alan emek
sahiplerini hedefine yerleştirmiştir.
Öte
yandan kriz özellikle otomotiv sektörü ekseninde bu küresel krizle sınırlı da
değildir. Otomotiv Sektörü krizi daha ağır bir süreci barındırmaktadır.
04.12.2008 Tarihinde Amerikan otomotiv
sektörü CEO'ları, ABD Kongresi'nde sıralı bir sunuş ve toplantı yaparak, kendi
hükumetlerinden yardım istemişlerdir.
Otomotiv
Sektörü krizi sadece global krizin bir türevi değildir. Uzun zamandır dünyada
“petrol rezerv tavanı” ile ilgili tartışmalar sürmektedir. Bazı uzmanlar-ki
bunların arasında otomotiv şirketleri ya da petrol tekellerinin uzmanları da
vardır- petrol rezerv tavanına 2005-6 yıllarında ulaşıldığını ileri
sürmektedirler. Dünya üzerinde çıkarılabilir petrol miktarının en üst sınırına
ulaşılmıştır. Petrol arzını bir çan eğrisi gibi değerlendirdiğimizde bu eğrinin üst sınırını geçtiğimiz ifade
edilmektedir. Diğer bir ifade ile petrol üretimi bu sınırdan itibaren azalarak
sürecek ve tükenene kadar devam edecektir. Dünya üzerinde Otto çevrimli
benzinli motor ve dizel motor teknolojisi ile çalışan otomobillerin ömrü şimdi
her zamankinden daha hızla tükenmektedir. Krizin asıl nirengi noktası burada
oluşmaktadır. Yani dünya bu global krizden kendini toparlayarak çıksa,
Uluslararası sermaye kendini güçlendirecek yeni bir döneme girse bile otomotiv sektörünün krizi devam
edecektir.
Güneş
Enerjisinden elektrik elde ederek, sıkıştırılmış hava ile enerji elde ederek,
biyoyakıtlarla çalışacak biçimde üretilecek hibrit araçlar, şimdi bildiğimiz ve
kullandığımız otomotiv teknolojisinden farklı olmak durumundadır. Araç satın
alma tercihlerinde en üst sıralarda yer alan konfor ve güvenlik unsurları
yerini yakıt ekonomisine ve ulaşılabilir yakıt bulmaya bırakacaktır. Otomobil
kullanmakta ısrar eden tüketicilerin yakın gelecekte karşılaşacağı sorunlar en
az o araçları üretenlerin karşılaşacakları sorunlar kadar büyük olacağı gibi
kullanımda yer alan yani teknik olarak araç parkı diye tarifi yapılan parametre
açısından da son derece sorunlu bir gelecek bizleri beklemektedir. Son yıllarda araçların ekonomik ömürlerinde
önemli düşüşler yaşanmıştır. Otomobil yenileme süresi 1,5 yıla kadar düşmüştür.
Çevrimini bu yenileme süresi ile sağlayan bir sektör olan otomotiv dünyada bu
krizle başa çıkmak için çareler ararken, ülkemizde hem yenilenme süresi ve
hemde üretim dışı gelirlerle(faiz vb.) kendini çeviren bu sektör çok
zorlanacaktır. Güvenlik unsurları nedeniyle yüksek tonajlı, aktif ve pasif
güvenlik donanımlarına sahip araçlar şu an için yeni teknolojilerle
çözümlenemeyen sorunları barındırmaktadır. Hiç kimsenin tercih etmek istemediği
klimasız ve elektronik donanımı düşük
araçlara dönüş olabilecektir. Yeterince büyük ve ivmeli güç üretemeyen
teknolojilere geçilmesi klimaları ortadan kaldıracak, araçların
klimasızlaşmasına yol açabilecektir. Araç satın alanların tercihleri değişecek
ve dolayısıyla otomotiv sektörü üretim sürecini mevcut halinden çok farklı bir
hatta taşıyacaktır. Ford'un ilk kez montaj hattına soktuğu, mekanik alt yapı
günümüze dek çok farklılaşmadan gelebilmiş ve sürekli iyileştirmeler
geçirmiştir. Şimdi otomotiv endüstrisi köklü bir değişimle baş başadır. Bu
sektörde çalışanların daha çok işsizliğe maruz kalmaları anlamına da
gelecektir. Farklı bir açıdan bu durum belki de toplu ulaşım sistemlerinin
gelişmesine ve karayolu dışında diğer
ulaşım seçeneklerinin değerinin artmasına yol açması ihtimalini bünyesinde
taşımaktadır.
Bu
Bursa için daha anlamlı bir durumdur. 1970'li yılların başlarından itibaren
Bursa Ovası'nın yok edilmesi pahasına otomotivleştirilen bu topraklar, şimdi
bir yandan otomotiv fabrikaları hurdalığı haline dönme tehlikesi ile yüz yüze
gelmekte, diğer yandan yok olan tarımsal alt yapı ve kirlenen toprak,
işsizlikle yığılmış halkı besleyecek zeminden uzaklaşmış olma nedeniyle daha
kapsamlı tehlikelere kapı açmaktadır.
Genel
kabul otomotiv ana sektöründeki bir işçiye karşı yan sanayide altı işçi olarak
değerlendirilmektedir. Yani 10.000 ana sanayi işçisini işten çıkarılması 60.000
kişinin direkt işsiz kalması anlamına geldiği gibi, onların aileleri ve bu
insanların alış veriş yaptığı insanlarla birlikte 300.000 kişiye yakın bir
insanın bu durumdan etkilenmesi anlamına gelecektir. Sözünü ettiğimiz sayı
Bursa kenti nüfusunun %15'i anlamına gelmekte, mevcut işsizliği de buna
eklediğimizde ortaya bir felaket tablosu çıkmaktadır.
Yakın
gelecekte tartışmak üzere önümüzde çok ciddi bir dizi sorun bulunmaktadır.
Bunların başında ortaya çıkan krizin faturasını kim ödeyecek sorusu temel
sorudur. Her zaman olduğu gibi bu krizin
de faturasının emekçi sınıflara kesilmek istendiği ortadadır. Emekçiler
örgütlenmeli ve bu krizin faturasını, krizden sorumlu olanlara ödetmek için örgütlü
mücadeleyi pekiştirmelidir. Krizde ilk iş olarak işçi çıkartmayı düşünen
sermayenin geçmiş karlarını ve rezervlerini kullanması için her açıdan baskı
yapılması ve bu krizde işçi çıkarmadan, esnek çalışma yöntemlerine prim
verilmeden, krizin yönetilmesi sorumluluğu gösterilmelidir. Diğer ciddi bir sorun ise otomotiv sektörünün
geleceğidir. Neredeyse tamamen dışa bağımlı ve dışarıdan gelen etkilere son
derece açık olan ülkemiz otomotiv endüstrisi, otomotiv sektörünün geleceğine
dair olan biteni incelemek ve önlem almak durumundadır. Sektörün 40 yıllık
birikimi ve bu zaman süresince yetişmiş teknik-idari personelin geleceğinin
nereye doğru evrileceği ivedilikle ele alınmalıdır. Otomotiv sektörü bir
seçimle başa başadır. Ya mevcut tutumu sürdürecek ve bunun radikal ve acımasız
sonuçlarına katlanacak ya da bu süreci
emekçiler ve kendi lehine dönüştürecek adımlar atacaktır. Bir çözüm olarak
toplu taşımacılık yönünde araştırma yapılmalı, yolcu ve yükün %95'ini karayolu ile
taşıyan bu ülkenin toplu taşımacılığa geçişi, mevcut fabrikaların hafif raylı
sistemler, demiryolu sistemleri üretilecek yönde dönüştürülmesi için inceleme
ve araştırma yapılmalıdır. Olan biteni sadece uluslararası sürecin bir türevi
gibi görmek yerine, daha derin olan bu krizi doğru çözümlemelidir.
Sermaye
hemen her krizde, krizleri bir fırsat gibi gördüğünü ileri sürmekte, krize
dönük fırsatları, emekçilerin aleyhine çözmekte de giderek daha çok maharet
kazanmaktadır.
Şimdi
bu krizi yine bir fırsat gibi görmeli, geleceğini planlarken emekçileri ve
onların kazançlarını yok edici adımlar atmak yerine sektörün topyekün dönüşümü
için davranmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder