13 Aralık 2012 Perşembe

Biz ne dileyelim…


TBMM’de giderek yaygınlaşan kadınlara yönelik sözlü şiddet son olarak Başbakan Yardımcısı’nın dilinden çıktı.
Sayın Arınç birçok şeyden rahatsız olmazken kendisine yöneltilen bir soru üzerine konuşmuş…. Bülent Arınç VAJİNA kelimesinden rahatsızlık ve utanç duyuyormuş....           
Kİ ben de televizyonlardaki evlilik programlarını sevmiyor ve izlemiyorum. Sayın Arınç sen de izleme o zaman…
Sayın Arınç bunlardan rahatsız olurken, rahatsız olmadığı ve de ilginç ama duymadığı demeyelim duymazdan geldiği;
  • Adıyaman’dan gelen bir haber, 17 yaşındaki H.I.’nın eşiyle tartıştıktan sonra gittiği aile evinde kendini asarak yaşamına son verdiğini bildiriyordu.
  • Geçtiğimiz aylarda Antep’te yasa dışı evlilikle bir araya geldiği 17 yaşındaki B.K.’yi bıçaklayarak öldüren Feridun K.’nin yakalandığı haberi gelmişti.
  • Yine bir haberde Samsun’da otomobil çarptı diye hastaneye götürülen 14 yaşındaki S.D., taburcu olduktan sonra trafik kazası geçirmediğini, onu ağır yaralı hale getirenin eşinin dayağı olduğunu anlatmıştı.
  • Zonguldak'ta, kendisinden kaçarak mahalle bakkalına sığınan eşini yumruklayıp, saçından tutarak yerde sürükleyen kocayı ve yanına sığınan kadını döven kocaya müdahale etmeyip, yerinden kalkmayan ve televizyon izleyen işyeri sahibini hepimiz gördük.     
  • Ve de en son olarak Van Valisi kendisinden yardım istemeye gelen Gülşah Aktürk ‘e “ölüm haktır” demedi mi? O “yardım edin” dediğinde Vali Yardımcısı, “biber gazı taşı” , “önlem alın” dediğinde “olmadı ölürsün” demedi mi? Tabi ki Gülşah öğretmen sonunda öldü…
  • Türkiye İstatistik Kurumu'nun(TÜİK) 81 ilde yaptığı araştırmaya göre 2008-2011 yılları arasında kaybolan çocuk sayısı 27 bini geçti. Kayıp çocukların 16.289'u kız çocuğu. Son 4 yılda kaçanların sayısı 3.227 iken, bunların 1.620'sini kız çocukları oluşturuyor.
Bu olaylar ne olacak? Sene boyunca hemen her gün bunlar gibi haberleri gazetelerde okuduk, televizyonlarda seyrettik.
Sayın Arınç VAJİNA’dan rahatsız olmak yerine;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın;
Başlangıç bölümünde “Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;”
 MADDE 5- “...demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
MADDE 10- “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”
MADDE 17- “...Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.”
MADDE 40- “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.”
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bunları söylüyor.
Kendisinin yasayla tanımlanmış görevlerini hatırlasa iyi olur. Kürsüden bunları söylemek yerine Gülşah’ı öldüren -evet öldüren- Vali Yardımcısına iki laf etseydi ya…
Kur’an ise inançlı Sayın Arınç’a
3:61 -     “Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da lanetleşelim; Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim" der.
Biz ne dileyelim….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder