7 Haziran 2013 Cuma

Yurda havaalanı önünde otobüs balkonlu dönüş


Nihayet ülkenin Başbakanı döndü.
Döner dönmez gecenin sabah yakın vaktinde-üstelik Cuma sabahı- bir BALKON konuşması daha yaptı.
Her zaman olduğu gibi bütün kabine kendisini havaalanında karşıladı. 
“Ninelerimi, bacılarımı selamlıyorum. Alın terini ekmeğine katık etmiş çiftçi, köylü, tüm işçi kardeşlerimi selamlıyorum. Türkiye kadar büyük, vakur, ağırbaşlı genç kardeşlerimi selamlıyorum” demiş.
İşine gelince kardeşlerim, gelmeyince çapulcular.
Başbakan’ın aklına neredeyse herkes, hatta Saraybosna, Bakü, Bağdat, Şam, Gazze, Mekke ve Medine bile gelmiş ama Taksim’de gezi parkında olanlar, ülkede günlerdir sokaklarda olan insanlar gelmemiş…
Günlerdir TOMA’larla, tazyikli suyla,  gaz bombalarıyla, copla süren devlet şiddeti, ülkeyi adeta bir iç savaş görüntüsüne sokmuş durumda.
Saldırılarda 6 kişi gözünü yitirdi.
Ülke düzeyinde 4 bin 335 yaralı var ama O, Taksimdekiler’e, Ankaradakiler’e, İzmirdekiler’e, Hataydakiler’e, Bursadakiler’e velhasıl tüm ülkedekilere selam göndermeyi ya unutmuş ya da değmez bu çapulculara, marjinallere diye aklından geçirmiş olmalı.
 “Biz hiç bir zaman gönüller yıkmanın tarafında değil gönüller yapmanın tarafında olduk. Ama dik durduk dikleşmedik."
O zaman kaç ton gaz, kaç ton su harcadın, polisleri kaç gündür uyutmadın.
Esas önemli olan ise tüm ülke ayağa kalkmış, her yerde arbede, her yerde karmaşa Başbakan nereye bakıyor bilin bakalım?
Borsa’ya…
Efendim, BORSA'DAKİ DÜŞÜŞ FAİZ LOBİSİNİN İŞİYMİŞ,  faiz lobisi şu anda borsada spekülasyonlara girmek suretiyle kendisini tehdit ediyormuş. 
“Bu milletin alın terini biz onlara yedirtmeyeceğiz.”
Demiş.
Milleti ikiye böldün Başbakan hangi kısmınkini yedirtmeyeceksin. 
Bankacıları da tehdit etmiş, “bir bankanın genel müdürü çıkıp da bu Vandalizm’i organize edenlerin yanında olduğunu söylüyorsa bunlar karşısında bizi bulacaktır” diyerek her zaman olduğu gibi parmağını da sallamış.
Yine demiş ki “Artık dünya Türkiye’yi konuşuyor, Türk insanını konuşuyor.”
Evet, doğru tüm dünya bu topraklardaki insanlara neden tonlarca gaz, su sıktığını, onları niye copladığını konuşuyor.
Bir de, Akif’ten alıntı yaparak:
"Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem, gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! Boğamazsın ki! Hiç olmazsa yanımdan kovarım... Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum! Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu..."  buyurmuş.
Mazlumu seven Başbakan, sanırım mazlumları da ikiye ayırıyor. Çapulcu mazlumlar, evde zorla tuttuğu mazlumlar…
"Bu polis kimin polisi? Ne için hizmet yapıyor? Bizim- bakın bu ülkede yaşayan 75 milyon için değil bizim için- can güvenliğimiz için görev yapıyor. Yeri geliyor teröristin, yeri geliyor anarşistin, yeri geliyor vandalizmin karşısına dikiliyor.”
Derken, “kimin polisini kime saldırtıyorsun o zaman?” diye adama sorarlar.
“Burası yolgeçen hanı değil.” 
Pekâlâ, ne hanı, ülkenin sokaklarında da senden izinsiz gezemeyecek miyiz?  Ya da Adana’daki gibi kimlik kontrolü mü yaptıracaksın? 
Elbette gazetecileri ve Sanatçıları da unutmamış.. .
Pis sorumsuzlar onlar, kışkırtmayı da onlar yapıyor zaten.  Sanatçılar kışkırtıyor, gazeteciler haber yapıyor…
Kendisini karşılamaya gelenlere "SİZİN ELİNİZDE  TENCERE TAVA YOK DEĞİL Mİ?" diye sormuş.
“İşte bu çok önemli. Siz sokaklarda tencere tavayla dolaşanlardan değilsiniz. Bu gençlik elinde bilgisayarıyla dolaşanlardan olacak.”
Diye akıl da vermiş ama ellerinde bilgisayar olup da Twitleyenleri  göz altına aldırdığını, yurtdışına kaçmadan önce sosyal medyaya söylediklerini de unutmuş…
 “Bütün bunlar niçin bizim ABD ziyaretimizden sonrasına denk geldi? Hazmedemediler, hazmedemediler.” 
Demiş tabi ki yanıt da gecikmiyor. Fethullah Gülen’den Başbakanın çok sevdiği ABD’den konuşmuş, bakmış ki Başbakan gibi konuşsa olmayacak, Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi konuşsa hiç olmayacak, arayı bulmuş ve O da çapulcu yerine “KARINCALARA DOKUNMAYIN” demiş.
“Hepinizi Rabbime emanet ediyorum” demiş ya…
İşte bizde seni ve hepinizi Allah’a emanet değil havale ederiz.  Olur biter…
Ama bizler yani bu ülkenin halkları seni Allah’a havale etmeyecek.
Hiç unutma ki hesap soracak…

4 Haziran 2013 Salı

Anne bak kral çıplak


Bir haftadır Türkiye'de göz gözü görmüyor.
Bu sadece “organik” biber gazından değil.
Polisin copu, kadın çocuk, genç yaşlı demeden “kendilerine verilen talimatı” uygulamalarından dolayı.
Hatta Şırnak’ta PKK’nin silah kullandığını TSK duyurdu ama neredeyse duyulmadı. 
Peki, Başbakan nerede??
Başbakan ülkeden kaçtı!!!
Kendisi şu anda Fas’ta oradan da Cezayir’e geçecekmiş.
Sanırım 4-5 ay kadar önceydi. Seçimlerden önce Bulgaristan’daki ayaklanmaların ardından Bulgar Başbakanı ülkenin polisi ülkenin halkına copla müdahale edemez diyerek istifa etmişti.
Bu ülkenin Başbakanı ise ver elini Afrika yaptı. Sanırım orada kendisini daha rahat hissedecek??
Ülke ayakta iken bir ülkenin Başbakanı neden yurt dışına kaçar??
İptal edilemez bir ziyaret midir Fas ziyareti neden yolu uzatır, Cezayir’e sonra gitse ne olur. Kendi kapısının önünü temizleyemeyenin sokaklar kirli deme hakkı olmaz ki.
Herkes bunun Taksim’de 3-5 ağacın kesilmesi ile ilgili olmadığını artık adı gibi biliyor. Bu son 10 yılda giderek otoriterleşen ve sıradan yurttaşın kaç çocuk yapacağına, nerede sigara ya da içki içeceğine karışan, içki içen AKP’li ise helal eden, değilse "ayyaş" ya da "çapulcu" ilan edilen  “ileri demokrasinin egemen” olduğu bir ülke olduk ya, ondandır.
Giderek baskıcı bir rejim haline gelen AKP iktidarının Genel Başkanı ve Başbakanı seçimlerden sonra iktidar olduk ama devlet olamadık demişti ya. Hah işte oldu. Başbakan artık devleti temsil ediyor. Her ne kadar Cumhurbaşkanı başka bir şey, Bülent Arınç başka bir şey, Cemil Çiçek ve hatta Kadir Topbaş bile başka bir şey söylüyor olsa da.
Başbakan devlet benim- bakın biziz değil- diyor. Artık gücü kendinde zor tuttuğunu söylediği yüzde 50’yi de arkasında hissediyor. Ben ne dersem o olur. Zaten iş böyle başlamadı mı?
"Kararı verdik orası AVM- otel- rezidans olacak" dedi. Aslında fitili Başbakanın kendisi ateşlemiş oldu. Ama otoritesi ve egosu o kadar yükseldi ki. Ya biz de yanlış yapmış olabiliriz demeyi kendine yediremiyor. O kadar ki medyaya- twitter’e, facebook’a kin nefret ve öfke yağdırıyor.
Bir de marjinaller var. Onlar zaten bu ülkenin yurttaşı değil. Adı üstünde MARJİNAL…
Onların yurttaş olmaktan kaynaklı hakları yok. Onlar, zaten her türlü kışkırtmayı yapabilecek çapulcular. Zaten değil mi ki TENCERE TAVA HEP AYNI HAVA…
Bir haftadır, yüzbinlerce kişi sokakta, geceliyor, sabaha kadar şunu diyor.
'Artık yeter' evet 'artık yeter'. Sen nasıl kendine karışılmasını sevmiyorsan, biz de bize karışılmasını, nasıl yaşayacağımıza dikte edilmesini istemiyoruzzzzz.
Bunu anlamıyor mu?
Sanmam... 
Peki ne o zaman? Çok mu zor polise "çekilin" demek.
Önceki gün polis çekildi. Yurttaşlar Taksim alanına çıktı ne oldu. Kocaman bir hiç. En temel yurttaşlık haklarını kullanıp evlerine dağıldılar ve hatta dağılmakla kalmayıp, bir de Taksim Meydanı'nı temizlediler. 
Asıl sorun ne, asıl sorun şu:
Ali Ağaoğlu gibi ben yaptım oldu. İstedim olacak demek….
Yok yok Sayın Başbakan öyle değil, burası ne kraliyet, ne de padişahlık ve sen de ne kral ne de padişahsın. İş eğer oy almış olmaksa sana en iyi cevabı Cumhurbaşkanı verdi zaten her şey seçim değil. 
İnsan azcık ama azcık kendine bakmalı ne yapıyorum ben yahu demeli demezse böyle olur. Kendine bakmayana aynayı gösterirler. Son bir haftada olan biten aslında bu aynı zamanda bu ülkenin yurttaşları sana onlara sen nasıl davrandıysan öyle davranıyor. Yani aynaya bakıyorsun. 
Aynada gördüğün ise ANNE BAK KRAL ÇIPLAK...