15 Nisan 2009 Çarşamba

KENT HAVASI İNSANI ÖZGÜR KILAR



Yazıya Alman atasözü ile başlamak istedim.  
Bir kent yöneticisinin kentsel gelişme için öngörmesi gereken temel 4 alan vardır. Bir yandan kentin fiziksel ortamını iyileştirecek adımlar atmak, bunu yaparken mevcut konut stokunun onarımını ve sağaltımını sağlayıcı politikalar benimsemek, kentin yaşayanlara toplumsal ve kültürel fırsatlar yaratmasını sağlatacak bir zemin inşa etmek ve kentte yaşayan toplulukların gelişmesi ve halkın söz, yetki ve karar hakkının sağlanmasını teminat altına almak. Bu ise kentin ve dolayısıyla kentlinin özgürleşmesi demektir. Özgürlük olmadan demokrasi de kent de olmaz.



Son 30 yılda kentin gelişmesinde ki bunların içinde sağlık sorunlarını çözmek, endüstriyel merkezlerin gençleştirilmesini sağlamak, şehirlerdeki güvenlik eksikliğinin üstesinden gelmek, suç işlenmesini ve özellikle de uyuşturucu kaçakçılığını önlemek, mimari gelişmeyi denetlemek, tarihsel mirası korumak, yurttaşların kendi kendilerine yardım etmeleri ve şehirli topluluklarını geliştirmek gibi çeşitli alanlar söz konusudur.  

Bu açıdan bakıldığında önümüzde bir dizi sorun yer almaktadır.


İNSANI TAŞIYAN ULAŞIM VE KENTİN DOLAŞIMI

Yukarı Mezopotamya ovasındaki ilk kentlerde, Fırat ya da Dicle’nin üzerine konulan ilk saldan itibaren tarih boyunca ulaşımdaki her gelişmeyle insan hayatı değişmiştir. Günümüz kentlerinde yaya, at, demiryolu, otomobil, otobüs gibi insan taşımacılığı yanında ürünlerin taşınması da birlikte ve iç içedir. Yüzyılın başında kent otomobille karşı karşıya gelmiştir. Otomobiller yavaş ama emin adımlarla kentleri öldürmektedir. Otomobiller gürültüye, rahatsızlığa, psikolojik ve fiziksel emniyetsizliğe, sosyal mekânın elden çıkmasına ve atmosfer kirliliğine yol açarak kentleri tehdit etmektedirler.
Bu süreç, daha varlıklıların kenti terk etmesine yol açmakla birlikte, bunun karşılığında bir bedel ödenmekte, işe günlük gidiş-geliş yoğunluğu daha artırmaktadır. Ayrıca bunun sonucunda ortaya çıkan dağınık ve yaygın banliyö alanlarında verimli ve ekonomik kamu taşımacılığının örgütlenmesi olanaksızlaşmaktadır.

Bu nedenle ilk yapmak gereken özel arabayla yapılan yolculuğun azaltılması için politikalar geliştirmek olmalıdır. Toprak kullanımı konusunda yeni bir planlama stratejisi oluşturulması, kent içinde “yoğun” kent modelinin tercih edilmesi, kent dışında ise konut, istihdam vb. işlevlerin bütünleştirilmesi ve yan yana getirilmesidir.
İmalat sektöründeki, üçüncü ve dördüncü sektörlerdeki küçük ve orta ölçekli firmaların büyümesi, yakın çevrelerindeki konut ve yerleşim alanlarıyla birlikte ele alınmalıdır. Otomobil ile çıkılan yolculuklar için araç paylaşım sistemleri teşvik edilmelidir. Kentin dolaşım, yaşanabilir bir kente elverişli ve değişik yolculuk biçimlerinin birlikte varolmasına olanak sağlayacak biçimde düzenlenmelidir.
Yolculuğu ortadan kaldırmak elbette ne mümkündür ne de tavsiye edilir. Fakat somut sektörel hedeflere yönelmek yerine, keyifle yaşanacak bir kent yaratma amacı çerçevesinde, farklı yolculuk biçimlerini yeniden düzenlemek yerinde olacaktır. Bireysel taşımacılık kadar kamu taşımacılığına veya toplu taşımacılığa, bisikletlere, yayalara da öncelik verilmesi bu politikanın temelini oluşturacak demektir. Mal taşısa da taşımasa da ağır vasıtalara kısıtlamalar getirilmesi demektir. Cadde kullanımını denetlemeye yönelik yeni önlemlerin gündeme alınması demektir (sözgelimi, zaman ve mekan yönünden dönüşümlü kullanım dönüşümlü saatler, günler, haftanın veya yılın belli zamanları). Bisiklet yolları oluşturulması; yaya alanlarının dikkatle planlaması; kent dışı pak yerleri kurulması, buna paralel olarak merkezi kentsel alanlara ulaşılmasını sağlayacak düzenli, ucuz, emniyetli ve güvenilir kamu ulaşımının gerçekleştirilmesi demektir.

Sokak toplumsal bir arena olarak yeniden kazanılmalıdır.
Yaşayan toplumsal bir mekân olarak sokağın kaybı, kentin gerilemesine ve emniyetsizliğin artmasına yol açmaktadır.
Bu ise kaldırımların genişlemesi; yaya alanlarının oluşturulması; sokak planlamasıyla trafik akışının denetlenmesi; tek yönlü sokakların (caddelerin) dikkatle kullanılması ile gerçekleşebilir.
Bunlar, açık alanların korunması ve ıslahı anlamına gelmektedir. Bu ise kaliteli ve kalıcı imarla; kaliteli sokak donanımıyla, kamusal işaret tabelaları ve reklam levhalarıyla; cephe düzenlemesiyle; ağaç, yeşillik, su, çeşme ve heykellerle gerçekleşebilir.

 Sürekli bir öğretim ve eğitim çalışması gerekmektedir.
Önemli değişimler, hemşehrilerin bireysel davranış modelleri gözden geçirilmeden gerçekleşmez. Çünkü kendi kökleşmiş davranış modellerini değiştirme isteği, genellikle çevre konusunda duydukları kaygı ölçüsünde değildir. Yerel yönetimler, davranış modellerini değiştirmek, kent sakinlerine sokağın kendilerine ait bir kamu malı olduğu, bu nedenle uyumlu biçimde kullanılması ve sokağa saygı gösterilmesi gerektiği inancını aşılamak amacıyla, bilinç arttırıcı kampanyaları desteklemek göreviyle karşı karşıyadırlar.



KENTİN ÇEVRESİ VE DOĞA


Günümüzde kentlerin birçoğu, genellikle tekdüze yeşil alanların veya pek kullanılmayan çok arazinin yer yer kesintiye uğrattığı taş, beton, çelik, cam ve asfalt yığınıdır. Atmosfer ve yer, sanayiden, enerji tesislerinden, trafikten ve konutlardan kaynaklanan zararlı elemanlarla ve emisyonlarla kirlenmiştir. Yaban hayatı kentlerin ve yerleşim alanlarının dışına sürülmüştür. Bitkiler ve hayvanlar, bireyin öz gelişiminin ayrılmaz bir parçasıdır ve kentsel çevrede doğmuş çocukların doğayla ilişki kurmasına olanak sağlar.
Yerel yönetimler doğal miraslarına hakkıyla sahip çıkmak zorundadırlar. Kaynak yönetimini geliştirmek, nitelikli bir çevreye sahip olmak, doğal sistemleri korumak göreviyle karşı karşıyadırlar. Bu ise yerel üretimde, ulaşımda ve tüketimde temizliği ve sağlığı özendirerek gerçekleştirebilir.

Kamu yönetimleri doğal varlıkları ve enerji kaynaklarını tutarlı ve akılcı bir biçimde yönetmek ve kullanmak göreviyle karşı karşıyadırlar. Sürdürülebilir yaşam ilkesi yerel ve bölgesel yönetimlerin enerji, su, toprak, hammaddeler, yiyecek kullanımında sorumluluklarını eksiksiz kabul etmelerini, kirliliği ve atıkları başka yörelere aktarmak veya gelecek kuşaklara miras bırakmak yerine, sınırları içindeki kirliliğe çözüm bulma sorumluluğunu üstlenmelerini gerektirmektedir. Kaynakları gerektiği gibi kullanmak ve belediyelerin bütçeleri üzerindeki zorlamayı azaltmak için, teknik gelişmelerden ve yeniliklerden (bahçe tesisleri, kompost alanları, küçük ölçekli evsel ısı ve enerji tesisleri, güneş ve rüzgâr enerjisinin kullanılması, vb.) yararlanılmalıdır.

Yerel yönetimler kirliliği önlemeye yönelik politikalar benimsemelidirler. Kent sanayiden, trafikten ve konutlardan özellikle evsel ısıtmadan kaynaklanan ciddi bir kirlilik sorunuyla karşı karşıyadırlar. Geçici ve kısa vadeli önlemlerin (sözgelimi katı ve sıvı atıkların nehirlere ve göllere boşaltılması, atığın yakılması veya yeniden işlenmesi) yerini, emisyonun kaynakta azaltılması, temiz teknoloji uygulanması, uygun trafik yönetimi sistemleri, alternatif yakıt kullanımı gibi önlemlerin almasını sağlamalıdırlar. Yerel yönetimlerin belli malzemeleri seçmek ve belli malzemelerden kaçınmak için, ambalaj malzemelerini yeniden kullanmak için, alternatif enerji kaynakları geliştirmek için politikalara ihtiyaçları vardır.
Yerel yönetimler doğayı ve yeşil alanları koruma göreviyle karşı karşıyadır. Yeşil alanlar, doğanın korunması ve peyzaj programları kentsel alanlarda ana öğelerdir, hava kalitesine ve kent iklimine katkıda bulunurlar. Yabani bitkiler, biyolojik bahçecilik, uygun türlerin seçilmesi, belli yerlerin (sözgelimi aşırı büyümek mezarlıkların ırmak kenarlarının, demiryolu yan hatlarının) yeniden kullanılması, flora ve faunada zengin bir çeşitlilik sağlar. Ayrıca çatıların, duvarların, avluların yeşillendirilmesi, farklı bitkilere ve hayvanlara çeşitli yaşam ortamları sağlar. Kent çiftlikleri ve inceleme bahçeleri, çocukların doğayla doğrudan ilişki kurmalarında önemli bir oynar. Açık alanlarda az suya ihtiyaç duyan bitki kullanımı özendirilmelidir. Bitki yetiştirilmesi, kent sakinlerinin kendi beldeleriyle gurur duymalarına ve özdeşleşmelerine yol açabilir. Bu tip işler için alanlar ayrılması, çatı ve kış bahçeleri, oyun alanları kurulması, dar gelirli ailelerin oturdukları semtlerin çevresinde yaşam mekanları için yarı, kamusal alanların yeniden kazanılması, yeşil patikalar, doğa ve okul bahçeleri ve alan araştırması merkezleri oluşturulması gibi adımlar atmak gereklidir.


KENTLERİN FİZİKSEL BİÇİMLENİŞİ


Bu kent peyzajının korunma ve gelişme biçimi, emniyet, rahatlık, elverişlilik ve görünüş öğelerinin birbiriyle etkileşim biçimi, gelişmiş bir kentsel çevre açısından önem taşır. Kentlerin tarihsel merkezleri, binaları, kent mekanları ve sokak modelleriyle, geçmişle bugün ve gelecek arasında bağlantı kurmaktadır. Buralarda paha biçilmez mimari miras öğeleri bulunmaktadır. Tarihsel merkezler kentlerin belleğidir; şimdiki ve gelecek kuşakların kimliğinin oluşturur ve halklar arasında dayanışma duygusunun oluşmasında önemli bir role sahiptir. Tarihi binaları koruma yöntemleri oluşturulurken, kent merkezlerine yerleştirilen yeni binaların tasarımları üzerinde dikkatle durulmalıdır.

Kentte açık alan oluşumu ve yönetimi kentsel gelişmenin ana öğesidir. Avrupa kentlerinde açık alan-kaldırımlar, tali sokaklar, ağaçlı bulvarlar, geniş caddeler, parklar, oyun alanları, nehir kıyıları, trafiğe kapalı alanlar, bahçeler, vb. binalar kadar önemli bir öğesidir.
Tasarımı ve planlaması iyi yapılmış açık alanlar, bir kentin çekiciliğini artırır ve o kentin ekonomik refahına ve canlılığına katkıda bulunur. Açık alanlar kente insani bir boyut sağlar, toplu yaşama olanağını artırır. Kültürel faaliyet ve insanların refahı, oyalanacak, gezinecek, oynanacak ve bir araya gelecek bir mekânın varlığını gerektirir.

Mimari yaratıcılık ve gelişme kentsel görünümün kalitesinde önemli bir rol oynar. Bir kentin karakteri, onun çağdaş mimarisinde ve mimari mirasında aranmalıdır. Kentsel mimari, kendini ifade etme özgürlüğüne sahip olmalı ve farklı ihtiyaçları yansıtmalıdır. Herkes sağlıklı, güvenli, yerleşik, hoş ve özendirici bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Kentlerin fiziksel biçimi, özellikle konutların mahalle ortamı bakımından taşıdığı nitelik, kaliteli bir kentsel çevrenin gelişmesinde önemli bir rol oynar. Bunun gerçekleşmesi, yerleşim alanlarının hava, su, toprak ve toprak altı kirliliğine karşı korunmasına; çevrenin korunmasına ve tampon bölgelerin parkların, bahçelerin vb. oluşmasına; rahatsızlık yaratan ağır trafiğin gereğince denetlenmesine; çeşitli kültür ve spor tesislerinin sağlanmasına bağlıdır.  Bir kentin canlılığı, dengeli kentsel yerleşim modellerine ve kent merkezinin yerleşim karakterinin sürmesine bağlıdır.
Yerel yönetimler, kent merkezinin yerleşim karakterini korumak için gerekli yetkiye sahip olmalıdırlar, güçlü ekonomik çıkar çevrelerinin bunu bozmaya yönelik eylemlerine sınırlar getirmeli, dönüştürme ve iyileştirme çalışmalarını ise özendirmelidirler. Keza, merkezi yerleşim alanlarında toplumsal çeşitlilik korunmalıdır.



MİMARİNİN KENTLERDEKİ MİRASI

Kentsel mimari, bir kentin kimliğini ve belleğini sürdürmesini sağlayan kalıcı önemdeki öğelerin şekillendirdiği mirastan oluşur. Bunun kapsamına kentin bulunduğu yerin, topografyasının ve ikliminin ürünü olan doğal öğelerin yanı sıra, insan becerisinin, sanat ve kültür değerinin ürünü olan öğeler de girer. Bu kentsel miras genellikle cahilliğin, kötü kullanımın ve her türlü bozulmanın tehdidi altındadır.
Yerel yönetimler, kentsel mirasın korunmasını ve sürdürülmesini sağlamak ve bunun sorumluluğunu üstlenmek bakımından çok elverişli konumdadırlar.
Kentsel koruma, dikkatle oluşturulmuş bir yasal çerçeveyi gerekli kılar. Korumanın sorumluluğu kamu otoritelerinde, tek tek binalar ise genellikle özel mülkiyettedir. Kentsel mirasın korunmasını sağlamak için, bu iki aktör arasında ortaya çıkacak uyuşmazlıkları, her birinin haklarını ve sorumluluklarını düzenleyecek yasal bir çerçeve gerekmektedir. Yasalar, koruma alanlarının veya kentsel miras kuşaklarının oluşturulmasını da sağlamalı; böylece kamu makamlarının, vasıflı zanaatkârlar, geleneksel malzemeler, özgün renkler vb. kullanarak korumayı denetlemesine ve yönlendirmesine olanak vermelidir. Koruma politikaları, felsefesi ve bilgisi, mimarların arkeologların ve tarihçilerin dar çevresinden çıkarılıp kent plancılarına, politikacılara, müteahhitlere ve iş çevrelerine kadar yayılmalıdır. Gönüllü çalışma kampları, öz girişim kampanyaları ve sit alanları, korumaya katılımın pratik yöntemleri olmakla kalmaz, aynı zamanda, yararlı, öğretici bir etkiye de sahiptir. Belli sanatların ve tekniklerin sürdürülmesi ve bazen de canlandırılması gerekmektedir.

Kentsel miras, genel planlamanın asli bir öğesi kılınarak çağdaş yaşamla bütünleştirilmelidir. Entegre korumanın yönlendirici ilkesi, kentsel mirasın korunmasının asli bir planlama hedefi haline getirilmesidir. Bu ise koruma programının bütünsel bir yaklaşıma dayanmasını gerektirmektedir. Kentsel mirasın korunması alanında çalışan ekipler birden çok disiplinle ilgili olmalı ve diğer sektörel politikalarla-ekonomik gelişme, kültür, konut, çevre, vb. aktif bağlantı kurmalıdırlar.



KENTİN KONUTU MU KONUTLARIN KENTİ Mİ?


Kentler insanları ve toplulukları her zaman çekmiş ve bu çekilişin özünde hep konut kaygısı yer almıştır. Ev, bireyin kişisel mekânıdır. Kişi bu mekânla kentteki temel varoluşunu özdeşleştirir.
Konut, genellikle, insanın yaşamındaki en büyük harcama kalemidir. Konut stoku ise bir kentin mamur alanının en büyük bölümünü oluşturur.  Sağlıklı, güvenli, yerleşik, hoş ve şevklendirici bir yaşama çevresinin sağlanmasında kilit faktör konuttur. Konut yetersizliği, emniyetsizliğin, şiddetin, ayrımcılığın, hoşgörüsüzlüğün ve ırkçılığın ortaya çıkmasında önemli bir faktördür.

Kent sakini evinde özel yaşam hakkına sahiptir.
Herkes ve her aile güvenli ve sağlıklı konut hakkına sahiptir.
Ev, bireyin günlük yaşam için gerekli enerjiye ve gücü toplayacağı, maddi esenliğe katkıda bulunacak, güvenli bir ortam oluşturmalıdır. Keza konutlara yeşil alanlar ve bahçeler sağlanmalı, konutlar yeterli bir konutun doğal öğesi olan yeşil alanlar, bahçeler vb. ile çevrili olmalıdır.

Yerel yönetimler konut konusunda çeşitlilik, seçme hakkı ve hareket olanağı sağlanmalıdır. Kentler ve yerel yönetimler konut koşulları konusunda çeşitli seçenekler sunmalı, her ihtiyaca yönelik çeşitli tarz ve standartlarda konut olanağı yaratmalı, konut stokunun ve yerleşim çevresinin dengeli bir beldeye elverişli nitelikte olmasını sağlamalıdır. Yerel yönetimler, konutta, oturma statüsünde ve yer seçiminde çeşitlilik sağlamalı ve kamu müdahalesine yönelmelidirler.
Elverişsiz konumdaki kişilerin ve ailelerin hakkı piyasa güçleri tarafından korunamaz. Piyasa ekonomisinin ağır bastığı koşullarda, ev sahibi olabilmek, aile reisinin ödeme gücünün varlığına ve sürmesine bağlıdır. Yaşlılar, engelliler, işsizler, tek ebeveynli aileler ve bazı göçmen grupları bu açıdan dezavantajlıdır. Bu nedenledir ki konut politikası, yerel yönetimlerin sorumluluk alanı içinde bulunmalıdır. Yerel yönetimler, konut politikasının toplumsal hedeflerini gerçekleştirmek yetkisine sahip olmalıdırlar.


EŞİTSİZ KENT

Her hemşehrinin temel haklarından biri, cinsiyet, yaş, ulus veya bedensel ya da zihinsel yeterlilik ayrımı gözetilmeksizin, kentteki toplumsal etkinliklerden ve tesislerden serbestçe yararlanması olmalıdır. Engelliler dışında geçici veya süreli uyum sorunları yaşayan hemşehri gruplarının (gebe kadınların, çocukların yaşlıların, belli hasta gruplarının) durumları da genellikle göz ardı edilmektedir.

Kentler herkesin her yerde yararlanabileceği biçimde tasarlanmalıdır.
Bütün ticari, idari ve kamusal binalar; kültür, spor, sağlık tesisleri ve dini binalar; sokaklar; kamu yapıları; kültürel ve toplumsal olaylar, sakatlığı veya engeli ne olursa olsun herkesin erişip yararlanabileceği gibi olmalıdır. Engellileri veya azınlık gruplarını temsil eden uzmanlık dernekleriyle, bu derneklerin kendi aralarında işbirliği kurulması zorunludur. Hizmetlerin planlanması, geliştirilmesi ve uygulanması aşamalarında danışma ilişkisinin varlığı, sunulan hizmetlerin kalitesini yükseltir ve yerel yönetimlerce benimsenen entegrasyon önlemlerinin verimliliğini arttırır. Bu grupların farklı kaynaklardan ve olanaklardan yararlanmaları teşvik edilmeli; bu bağlamda uluslararası piktogramlar, yol işaret tabelaları ve çeviri olanakları yaygın olarak kullanılmalı, etnik azınlıklar için yoğun pratik dil eğitimi verilmeli, kullanıcı-dostu yeni enformasyon sistemleri devreye sokulmalıdır.


KENTSEL ALANLARDA SPOR VE BOŞ ZAMAN


Spor bireylere ve topluluklara etkileşim olanakları sağlar, onları yakınlaştırır. Özellikle gençlere yön duygusu kazandırır ve onların toplumsal yabancılaşmadan kaçınmasını sağlar. Her kent sakini spor ve rekreasyon etkinliklerine katılma hakkına sahiptir. Her kentin veya kentsel alanın bütününü kapsayan bir spor tesisleri ağı sağlanmalıdır.
Spor tesisleri güvenli ve iyi planlanmış olmalıdır. Kentlerdeki spor tesisleri çevredeki binalarla ve kent siluetiyle kaynaşmalı, mekan duygusuna katkıda bulunulmalıdır.


KENT VE KÜLTÜR

Yerel ve bölgesel yönetimler sanat ve rekreasyon tesislerinin sağlanmasında, kültür etkinliklerinin geliştirilmesinde ve kültürel demokrasinin gerçekleşmesinde yaşamsal bir rol oynar. Mimari yapıtlar, dil, sanatlar, müzik ve edebiyat kentin zengin tarih hazinesinin ve kollektif belleğinin ifadesidir. Bu kültür ve sanat oluşumları yaşam biçimlerindeki, toplumsal modellerdeki ve kültürel miras ve deneyimdeki değişimin barometresidir. Kültür halkın kazanılmış kavramlarının oluşturduğu bir alandır; edebi, bilimsel ve sanatsal gelenekler ve bilgi demektir. Bütün kent sakinleri kültür hakkına sahiptir. Kültür herkesle ilgilidir. Sadece ayrıcalıklı bir avuç insanın veya seçinlerin alanı değil, tüm toplumsal grupların yaratıcılığını ve hayal gücünü harekete geçiren bir araçtır.
Kültür politikası, kapsamlı bir kent politikasının kilit öğesidir; kentlerde yaşam kalitesinin iyileştirilmesine ve insan haklarının geliştirilmesine yönelik genel politikanın ayrılmaz bir parçasıdır. Kültür alışverişi farklı uluslardan, farklı bölgelerden halklar arasında güçlü bir bağ oluşturur.


KENT VE SAĞLIK

Sağlığın geliştirilmesinde ve korunmasında kentler eşsiz bir potansiyele ve role sahiptirler. Sağlığın başlıca belirleyici faktörleri, insanların içinde yaşadıkları fiziksel ve toplumsal çevre ve yaşam biçimlerinin niteliğidir. Belediyelerin amacı, kentsel yaşamın her alanında sağlıklı kamu politikaları oluşturmak ve uygulamak olmalıdır.
Özellikle siyasal bağlanmayı dizginlemek, engelli grupların özel sağlık ihtiyaçlarını ve taleplerini göz önünde bulundurmak, sağlık alanındaki eşitsizlikleri azaltmak yani sağlıklı seçenekleri kolay seçenekler haline getirme önemlidir. İnsanların bireysel ve kolektif olarak kendilerine bakabilecekleri, hastalık veya kaza halinde genel bakım sağlayan toplumsal koşulların yaratılması da önemlidir. Kentsel çevre bütün sakinlerin sağlığına elverişli olmalıdır.
Bunu sağlamak için ise kapsamlı bir kentsel çevre politikası oluşturulmalı; atık yönetimi gerçekleştirilmeli, hava, su, toprak ve toprak altı kirliliği izlenmeli; gürültü kirliliği azaltılmalı ve izlenmeli; tehlikeli atıklar tümüyle yok edilmeli; doğal ve insan elinin ürünü olan çevreyi etkileyen doğal afetlerin gerçekleşmesine karşı koruyucu önlemler alınmalı; en duyarlı kentsel alanlar ve kesimler sürekli gözetim altında tutulmalı; sakatlar için özel tesisler sağlanmalı; genel olarak belde imarı ve toplumsal yenilenme sağlanmalıdır.

2. İnsanların temel ihtiyaçlarını karşılayan malların güvenli ve sürekli bir biçimde sağlanması, sağlık açısından önemli bir faktördür.
Kentsel çevrede insanlar gelişmeleri ve yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli malları sağlama konusunda bağımlı durumdadırlar. Bu mallar herkesin erişebileceği koşullarda sunulmalı, adil olarak dağıtılmalı ve tüketiciler için ayrıcı bir zorluk nedeni olmamalıdır.
Bunun için ise içme suyu sağlıklı ve güvenli biçimde sağlanmalı; dayanıksız tüketim mallarının arzı ve dağıtımı izlenmeli; gıda kalitesi denetlenmeli, gıda maddelerinin üretimi ve tüketim yerlerinin temizliği konusunda kesin düzenlemeler yapılmalı; belli başlı kamu hizmeti kuruluşları altyapılarının sunuluşu ve dağılımının önceliği konusunda kesin politikalar oluşturmalıdır. Sağlıklı toplum için mahalle düzeyinde desantralize sağlık bakımı sağlanmalı; halk sağlığıyla ilgili gönüllü kuruluşlara ve gruplara aktif destek verilmeli, uzmanlara ve gönüllü görevlilere yönelik sağlık bakımı eğitimi geliştirilmelidir.



YURTTAŞ KATILIMI, KENT YÖNETİMİ VE KENT PLANLAMASI

Yerel siyasal yaşama hemşehri katılımı, temsilcileri serbestçe ve demokratik biçimde seçme hakkıyla korunmalıdır. Hemşehrilerin yerel demokrasiye katılım hakkını kullanması, en başta, karar alma yetkisinin seçilmiş temsilcilere devriyle sağlanmaktadır. Seçilmiş temsilciler, o yörede yaşayan hemşerilerin esinliği için karar alma ve politikaları, programları ve projeleri uygulama yetkisine sahiptir. Yerel siyasal yaşama hemşehri katılımı, yerel, siyasal ve idari yapının her kademesinde etkinleştirilmelidir. Nilüfer’de bu dönem uygulanmakta olan mahalle komiteleri anlayışı bunun en somut örneğidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder