19 Nisan 2011 Salı

'Fırıncıya Söyleyin Ekmek de Vermesin…'


Başbakan’ın 2023, Cumhuriyetin 100.yılı hayalleri kurduğu, İstanbul’da 3 kent kurulması çılgınlıklarının yaşandığı ve seçime 50 gün kalan Türkiye’de YSK’nın kararı tam anlamıyla şok yarattı.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), aralarında Hatip Dicle, Leyla Zana, Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü ve Gülten Kışanak'ın da bulunduğu 12 bağımsız milletvekili adayının adaylığını, milletvekili seçilme yeterliliğini etkileyecek eski mahkumiyetleri bulunduğu gerekçesiyle iptal etti.
Kurul, bağımsız milletvekili adayları ile siyasi partilerin milletvekili geçici aday listeleri üzerindeki incelemelerini tamamlamış, milletvekili adaylarının adli sicil kayıtlarını inceleyen YSK, 12 bağımsız milletvekilinin sabıka kayıtları bulunduğunu saptamış ve milletvekili adaylıklarının iptaline karar vermiş.
YSK’nın bu tür kararlarına itiraz yolu açık değil dolayısıyla bağımsız adayları destekleyen Emek Özgürlük ve Demokrasi Bloğu’na dahil parti ve yapıların gösterdiği bağımsız adaylar için artık yapacak bir şey yok, yani yerlerine yenileri konulamayacak.
Ancak partilerin var.
Bunu neden yazıyorum çünkü sadece bağımsız adaylar için değil ÖDP adaylarının da benzeri gerekçelerle adaylıkları YSK tarafından sonlandırılmış durumda.
Başta Kürtler olmak üzere  yüzde 10’luk seçim barajının mağduru durumunda olanlar şimdi de adaylık iptali ile başka bir yola doğru itilmekteler.
Sistem kendi önlemini alıyor, geçen seçimlerde bağımsız adayların kazanmasını ve Meclis'e girmesini göz ardı eden ve büyük bir hata yaptığını gören sistem bu kez aynı hatayı tekrar etmemek için şimdi de bağımsız adayların önünü tıkıyor.
Acaba yaptıkları her davranış konuşma, eylem, hareket için dava açılan insanlar nasıl olacak da temsil edilecekler, milletvekili olacaklar?
Siyasal olarak nasıl temsil edilecekler?
Türkiye’de seçim sistemi nedeniyle halkın yarısına yakın kısmının iradesi TBMM’ye yansımaz durumda iken, baraj konusunda meclisteki hemen tüm partiler zımni bir kabul içinde davranırken, her fırsatta “dağdan inilsin, siyaset yapılsın” denilirken, adaylıkların iptali ne anlama geliyor.
Bu Türkiye demokrasisi ve Kürt Sorunu’nun çözümüne altına dinamit koymak demektir.
Bu karar ile Seçim Yasası’nın, Siyasal Partiler Yasası’nın, 12 Eylül Hukuku’na dahil olan tüm yasaların neden değişmesi gerektiği bir kez daha anlaşılmış olmalıdır.
AKP başta olmak üzere tüm siyasal partilerin bu durumu düzeltmek üzere adım atması şarttır.
Hem bu kararı alıp hem de yargıya müdahale edemeyiz sözleri, kimselere inandırıcı gelmeyecektir.
Seçimler şimdiden şaibeli hale gelmiştir.
Bu haliyle seçim yapılması demek yeni oluşacak Meclis'in de şaibeli hale düşmesi demektir.
Yeni Meclis’ten yeni bir anayasa yapma beklentisinde bulunan Başbakan’ın bu yeni Meclis'e yeni bir anayasa yaptıramaması demektir.
Aslına bakılırsa bu şaibeden en çok etkilenecek Kürtler kadar AKP’nin kendisidir aynı zamanda.
YSK’nın bu kararının anlamı Kürtlere siyaset yapmayın demek. Sırrı Süreyya Önder’in dediği gibi :
“Fırıncıya Söyleyin Ekmek de Vermesin…” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder