13 Ocak 2012 Cuma
7 Ocak 2012 Cumartesi
2 Ocak 2012 Pazartesi
Dünyamız için Önemli Tehdit
NASA’ya ne kadar güvenilir bilemem ama
NASA’nın verilerine göre, küresel deniz suyu seviyesinde son 100 yıl içinde 17
cm yükselme saptandı. 50 milyon yıldır bu kadar kısa bir sürede, bu denli büyük
bir sıcaklık artışına rastlanmazken, 1981-2001 yılları arasındaki dönem, dünya
tarihindeki ‘en sıcak 20 yıl’ olarak kayıtlara geçti. 2010 yılı yazında; Rusya,
Avrupa ve Asya’da sıcak hava dalgası yaşandı. Rusya’da 15 bin kişi kuraklık ve
yangınlar nedeniyle hayatını kaybetti. Aynı yıl Pakistan’da sel nedeniyle bin
600 kişi hayatını kaybetti ve milyonlarca insan göç etmek zorunda kaldı. 2010
yılının ilk yarısında Çin’in Yunnan bölgesinde yaşanan kuraklık nedeniyle
tarımsal üretim büyük ölçüde düştü, içme suyu sıkıntısı yaşandı. Küresel iklim
değişikliği ve buna bağlı olarak iklimsel aşırılıklar, kuraklık, sel, gıda
yetersizliği, biyolojik çeşitliliğin azalması, türlerin yok olmasını, kitlesel
göçler ve sosyal patlamaların ortaya çıkmasına neden oluyor. Ülkeler
arasındaki pazarlıklar bir yana, iklim değişikliği tüm hızıyla sürüyor. 2010
yılında karbondioksit salınımı rekor düzeye ulaştı. “Nature Climate Change”
dergisinde yer alan uluslararası bir araştırmanın sonuçlarına göre, 2008 ve
2009 yıllarında yaşanan küresel malî kriz, karbondioksit emisyonunun azalmasına
sebep olmuşken, bu oran 2010 yılında yüzde 5,9 dolayında artış gösterdi.
Araştırmacılara göre 2010 yılında havaya 10 milyar tondan fazla karbondioksit
salındı. Bir diğer yandan
2011 yılı da çok masum geçmedi. Bu sene için beklentiler düşük ama iklim krizi,
yarattığı ekonomik ve ekolojik olumsuz etkiler ile önümüzde çok net bir sorun
olarak duruyor.
İklim değişikliğinde geri dönüşü olmayan
nokta olan 2 derecelik sıcaklık artışının önüne geçilmesi için gelişmiş ülkeler
için zorunlu ve gelişmekte olan ülkeler için gönüllü sera gazı salım azaltım
hedefleri, azaltım ve uyum alanında finansal kaynakların yönetimi, düşük karbon
ekonomisine geçişte en önemli ayaklardan biri olan teknoloji transferi gibi
kritik başlıklar tüm dünyada en az ekonomik kriz kadar önem taşıyor. Daha da
önemlisi, Kyoto Protokolü’nün süresinin
uzatılması veya yeni bir yapı ile ilerlenmesi konusunda önemli
tartışmalara da yapılmaktadır. Bilim dünyasının elindeki veriler tehlikeli
sinyalini çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Küresel sıcaklıktaki 2oClik
artış, iklim değişikliğinin etkilerinin geri dönüşü olmayan bir noktaya
geleceğine işaret ediyor. Bu artışın altında kalmak için gereken karbon dioksit
miktarının 350 ppm olması gerekirken bugün 391 ppm düzeyine gelmiş durumdayız. İklim
dostu ve düşük karbonlu bir gelecekte çözüme odaklı ilerlenmesi gerekiyorsa
süreçte hükümetlerin yanı sıra, özel sektörün ve yerel yönetimlerin ve sivil
girişimlerin katkısına büyük bir ihtiyaç var. Şimdiden söylenebilir ki, iklim
müzakerelerinde sıklıkla tıkanan süreçlerinde yerel yönetimlerin, özel sektörün
geliştirdiği ve yönlendirdiği çözüme yönelik yaklaşımların büyük bir etkisi
oluyor. Özel sektör ve yerel yönetimler gibi gençler, çiftçiler, yerel
topluluklar, ticaret örgütleri, araştırma kurumları ve kadın çalışmaları
yürüten sivil toplum temsilcileri de süreci gözlemci kuruluş olarak takip
ediyor. Sürecin şeffaflığını ve bilgi akışındaki verimliliği de gözlemci
kuruluşların temsilcileri sağlıyor. Geleceğimiz tehdit altında bu çok açık ve
eğer bu topraklarda ve gezegende sağlıklı ve mutlu yaşamak istiyorsak küresel
iklim değişikliğine karşı aklımızı çalıştırmayı planlamalıyız.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)