25 Kasım 2012 Pazar

Cübbeliyim, Cübbelisin, Cübbeli, Cübbeliyiz, Cübbelisin, Cübbeliler


Hiçbir işim olmadığı halde tembelliğimden olsa gerek geçen hafta sonu gazetelerine ancak bakabildim. Hemen tüm yerel gazetelerde Devletin Bakanı Faruk Çelik ve Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’nin  bir elinde kepçe diğer elinde plastik bir kase aşure dağıttığı haberleri  yer almaktaydı. Tasvip etmesem de siyasiler bu tür davranışlarda hep bulunuyor, dağıttıkları ramazan yemeği ya da aşurenin kendilerine oy getireceklerini düşünüyorlar, belki de getiriyordur.

Ancak bu haberdeki esas oğlan ne Devletin Bakanı ne de Büyükşehir Belediye Başkanı. Esas oğlan bir sohbet için Bursa'ya geldiği ifade edilen  Cübbeli Ahmet Hoca. Haberin detaylarına bakınca Bursa Festivali’nde dünyaca ünlü sanatçıları, senfoni orkestralarını bekleten siyasilerimizin, Cübbeli hocayı dinleyebilmek için erkenden sohbetin yapılacağı derneğe geldiğini öğreniyoruz. Demek ki Cübbeli Hoca sanatçılardan daha önemli bir adam ve haberin de olayın da esas oğlanı. Cübbeli Ahmet Hoca'nın sohbetini dinleyen Devletin Bakanı, daha sonra dernek merkezinin önünde kurulan aşure standına geçip başta Cübbeli Hoca olmak üzere herkese aşure dağıtmış.
Hatırlarsınız, haşeması ile malta sahillerinde  jet skiyle,  alp dağlarında teleferikle cüretkar pozlar veren tespihli bu amca, Fatih Altaylı’nın sunduğu ve Murat Bardakçı’nın yandan tecavüz ettiği Teke Tek adlı programın kadrolu imamı haline dönüşen 17 Ağustos 1999 Körfez Depremi için “depremde bütün fuhuş yuvalarının kötü pis namussuz evlerin yıkıldığını” söyleyen ama Kocaeli’ndeki kendi dergahı da yıkılan mümtaz kişidir. Aynı depremde yitirilmiş bebekler için, büyüyüp de münafık- kafir olacaklardı, öldükleri iyi olmuştur a benzer cümleler üretebilen önemli bir kişidir ki Devletin Bakanı ve Büyükşehir Belediye Başkanı bu zatın konuşması için herkesten önce İvazpaşa’da yerlerini almışlardır.
Gerçi Cübbeli Hoca konuşmadık demiş ama ben merak ettim. Acaba Recep Altepe, Cübbeli Hoca’ya Bursa’da hiç tramvay olmadı, ben şimdi trafiğe getireceği yükü hesaplamadan, sonuçlarını öngörmeden tıpkı Uluabat Gölü’nü Marmara ile buluşturma projem gibi Cumhuriyet Caddesi’nde tramvay çalıştıracağım adını da herkesi kandırmak için nostaljik tramvay koydum caiz midir? diye sormuş mudur? Meydancık Köprüsü, Namazgah, Mollaarap, İpekçilik, Maksem’den gelen tüm trafik yükünü taşıyor. Bu yükü ortadan kaldırmak için dua etsem yeter mi hoca efendi ya da sen bu konuda bir konferans versen Bursa halkı seni dinleyip başka yoldan evine gider mi ? demiş midir? Nostaljik isimli tramvay İnönü Caddesi gibi Bursa trafiğinin en önemli arterlerinden birini keserek geçecek, ben o bölgede yolları kapatıp bölgeyi yayalara açacağım diyorum. Üstelik birileri benim politikalarımı insan merkezli görmüyor, oysa tam da yayalara öncelik veriyorum. İnönü Caddesinden akan trafiği senin inayetinle uçurmak mümkün müdür? Sorusunu sormuş mudur? 
Laf değil iş üretmek için uykuyu kendisine yasakladığını belirten Devletin bakanı çevre yolunu, şehir içi geçişlerini kimse konuşmuyor demiş. Acaba o sormuş mudur? Yaptıkları batçıklar nedeniyle giderek artan trafik akış hızı yüzünden 15 yaşında yaşama gözlerini yuman gencecik 2 kızımızın günahı kimin boynunadır diye? Su demişken Devletin Sayın Bakanı büyükşehirler arasında en pahalı suyu Bursa Halkının içtiğini bilmekte ve Cübbeli Hoca’ya hocam aman bu günahın vebalini kim çekecek demiş midir?

Hasılı kelam bu soruları uzatmak mümkün. Cübbeli Hoca şehre gelir ve iklim değişir, Devletin Bakanı ve kentin Şehremini el pençe divan hocanın ardına dizilir. İklim değişir, Bursa olur, Gülümse…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder