5 Şubat 2011 Cumartesi

RUHALILAR* DİKKAT FARUK ÇELİK GELİYOR…


11 Bağımsız adayın olduğu Urfa’da seçim çetin geçeceğe benziyor. 12 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirilecek Milletvekili Genel Seçimlerinde Başbakan R.Tayyip Erdoğan tarafından Devlet Bakanı ve Bursa milletvekili Faruk ÇELİK’in  Urfa’dan aday gösterildiğini öğrendiğimde aklıma aşağıdaki öykü geldi. Urfalıları uyarmak istedim. Biz Bursalılar Faruk Bey’in hizmetlerini biliyoruz, en sonuncusu Karacabey yakınlarına Disneyland yapmaktı. Umarım Urfa’ya da aynısını yapmaya kalkmaz. Ya da Ayn-ı Zilha Gölü için buraya iki göl fazla hemen diğerini turizme açalım demeye kalkmaz.  Bu öykü her zaman hoşuma gitmiştir. Öyküyü Sunay Akın’dan ödünç alıyorum. Dikkat Ruha’lı kardeşlerim dikkat.
“1957 yılında Amerika’nın güneyine araştırma yapmak üzere üs kuran NASA’yı bir gün küçük bir Kızılderili çocuk fark eder ve koşa koşa epeyce uzakta bulunan kamplarına gidip büyükbabasına haber verir.
-Büyükbaba, beyaz adamlar gelmiş, aşağıdaki vadide gördüm… Çok kalabalıklar ve bir şeyler yapıyorlar.Yaşlı Kızılderili homurdanmaya başlar, belli ki epeyce sinirlenmiştir.
-Onlarla konuştun mu?
-Hayır, beni görmediler. Ben büyük tepenin üzerinden onları izledim.
-O zaman yarın yanlarına git ve orada ne aradıklarını sor. Küçük Kızılderili ertesi sabah yola koyulur. Üsse varır ve beyaz adamlardan birinin yanına gidip,
-”Burada ne yapıyorsunuz” diye sorar.
Beyaz adamlardan birkaçı küçük Kızılderili’nin basını okşarlar, ona gülümserler ve
-”Hani geceleri gökyüzünde parlayan bir şey var ya, biz buradan onu seyrediyoruz” derler.
-Ayı mı? Peki, ama neden?
Adamlar küçük çocuğun sorusunu yine gülümseyerek yanıtlarlar.
-İleride… Çok yıllar sonra buradan oraya insanları götürebilmek ve orada yeni bir hayat kurabilmek için… Anladın mı?
Küçük Kızılderili şaşkınlığını gizlemeye çalışarak “anladım” der ve koşa koşa uzaklaşır.Öyle hızlı koşmuştur ki, kampa geldiğinde konuşamaz hâldedir. Hemen büyükbabasının yanına gider ve kendisine söylenenleri bir bir anlatır. Yaşlı Kızılderili torununun anlattıklarını dinledikten sonra iyice sinirlenir, bağırıp çağırmaya başlar.Ertesi sabah yine torununu yanına çağırır, hayvan derisi üzerine kızgın bir çubukla ve kendi lisanınca yazdığı notu torununa uzatarak der ki:
-Bunu al, beyaz adamlara götür ve onlara de ki: “Bunu büyükbabam gönderdi… Oraya, yani aya gittiğinizde bunu oradakilere verecekmişsiniz”.
Küçük Kızılderili kendisine söyleneni aynen yapar. Üsteki beyaz adamlardan birine notu verir, büyükbabasının söylediklerini de iletir ve yine koşar adım uzaklaşır.Üs çalışanları, belli bölümleri yakılmış deri parçasına bakıp, bakıp saatlerce gülerler. Ancak aradan bir kaç gün geçtikten sonra, yaşlı Kızılderili’nin o notla, sözde ayda yaşayanlara nasıl bir mesaj iletmek istediğini merak etmeye başlarlar. Bu merak günden güne öylesine büyür ki, bir tercüman çağırmaya karar verirler. Tercüman geldiğinde herkes bir araya toplanır ve merakla beklemeye başlarlar. Bu arada gülüşmeler hâlâ ara ara devam etmektedir.Tercüman deri parçasını eline alır, okur ve ağlamaya başlar. Herkes şaşkındır, gülüşmeler yerini iyiden iyiye meraka bırakmıştır. Tercüman yaşlı gözlerini kalabalığa çevirir ve der ki:
-Not aynen şöyle:
“Bu adamlara dikkat edin, elinizden topraklarınızı almaya geliyorlar”!.”



*Er- Rıha veya Er-Ruha : eskiden Urfa kentine verilen ad.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder