11 Bağımsız adayın olduğu Urfa’da seçim çetin geçeceğe
benziyor. 12 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirilecek Milletvekili Genel
Seçimlerinde Başbakan R.Tayyip Erdoğan tarafından Devlet Bakanı ve Bursa
milletvekili Faruk ÇELİK’in Urfa’dan
aday gösterildiğini öğrendiğimde aklıma aşağıdaki öykü geldi. Urfalıları
uyarmak istedim. Biz Bursalılar Faruk Bey’in hizmetlerini biliyoruz, en
sonuncusu Karacabey yakınlarına Disneyland yapmaktı. Umarım Urfa’ya da aynısını
yapmaya kalkmaz. Ya da Ayn-ı Zilha Gölü için buraya iki göl fazla hemen
diğerini turizme açalım demeye kalkmaz.
Bu öykü her zaman hoşuma gitmiştir. Öyküyü Sunay Akın’dan ödünç
alıyorum. Dikkat Ruha’lı kardeşlerim dikkat.
“1957 yılında Amerika’nın güneyine araştırma yapmak üzere üs
kuran NASA’yı bir gün küçük bir Kızılderili çocuk fark eder ve koşa koşa epeyce
uzakta bulunan kamplarına gidip büyükbabasına haber verir.
-Büyükbaba, beyaz adamlar gelmiş, aşağıdaki vadide gördüm…
Çok kalabalıklar ve bir şeyler yapıyorlar.Yaşlı Kızılderili homurdanmaya
başlar, belli ki epeyce sinirlenmiştir.
-Onlarla konuştun mu?
-Hayır, beni görmediler. Ben büyük tepenin üzerinden onları
izledim.
-O zaman yarın yanlarına git ve orada ne aradıklarını sor.
Küçük Kızılderili ertesi sabah yola koyulur. Üsse varır ve beyaz adamlardan
birinin yanına gidip,
-”Burada ne yapıyorsunuz” diye sorar.
Beyaz adamlardan birkaçı küçük Kızılderili’nin basını
okşarlar, ona gülümserler ve
-”Hani geceleri gökyüzünde parlayan bir şey var ya, biz
buradan onu seyrediyoruz” derler.
-Ayı mı? Peki, ama neden?
Adamlar küçük çocuğun sorusunu yine gülümseyerek yanıtlarlar.
-İleride… Çok yıllar sonra buradan oraya insanları
götürebilmek ve orada yeni bir hayat kurabilmek için… Anladın mı?
Küçük Kızılderili şaşkınlığını gizlemeye çalışarak “anladım”
der ve koşa koşa uzaklaşır.Öyle hızlı koşmuştur ki, kampa geldiğinde konuşamaz
hâldedir. Hemen büyükbabasının yanına gider ve kendisine söylenenleri bir bir
anlatır. Yaşlı Kızılderili torununun anlattıklarını dinledikten sonra iyice
sinirlenir, bağırıp çağırmaya başlar.Ertesi sabah yine torununu yanına çağırır,
hayvan derisi üzerine kızgın bir çubukla ve kendi lisanınca yazdığı notu
torununa uzatarak der ki:
-Bunu al, beyaz adamlara götür ve onlara de ki: “Bunu
büyükbabam gönderdi… Oraya, yani aya gittiğinizde bunu oradakilere
verecekmişsiniz”.
Küçük Kızılderili kendisine söyleneni aynen yapar. Üsteki
beyaz adamlardan birine notu verir, büyükbabasının söylediklerini de iletir ve
yine koşar adım uzaklaşır.Üs çalışanları, belli bölümleri yakılmış deri
parçasına bakıp, bakıp saatlerce gülerler. Ancak aradan bir kaç gün geçtikten
sonra, yaşlı Kızılderili’nin o notla, sözde ayda yaşayanlara nasıl bir mesaj
iletmek istediğini merak etmeye başlarlar. Bu merak günden güne öylesine büyür
ki, bir tercüman çağırmaya karar verirler. Tercüman geldiğinde herkes bir araya
toplanır ve merakla beklemeye başlarlar. Bu arada gülüşmeler hâlâ ara ara devam
etmektedir.Tercüman deri parçasını eline alır, okur ve ağlamaya başlar. Herkes
şaşkındır, gülüşmeler yerini iyiden iyiye meraka bırakmıştır. Tercüman yaşlı
gözlerini kalabalığa çevirir ve der ki:
-Not aynen şöyle:
“Bu adamlara dikkat
edin, elinizden topraklarınızı almaya geliyorlar”!.”
*Er- Rıha veya Er-Ruha : eskiden Urfa kentine verilen ad.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder